Menderes’ten bu tarafa…

Çiftlik, Savrandere, Bademli, Hallaçlar…
Kahvaltıcı İbrahim, meyhaneci Hüsnü…
Taşkıranlar küspe, Alabanda yem fabrikası var.

Çine Çayı, Topçam Barajı…
Karpuzlu Kavşağı, parke ocağı…
Madran Suyu’nun ana kucağı var.

Çine çayını talan eden kumcular…
Tozu ile ciğerleri duman eden madenciler…
Sevmeyerek gelen öğretmenler ve öğrenciler var.

Siyaseti üçkâğıtçılık ve asalaklık sananlar…
Makamın ve kamunun gücünü kullandıranlar…
Bunu yaparken kendini adamdan sayanlar var.

“Menderes’ten bu tarafa kanun benim” diyenler…
Bununla memleketin kaynağını ve kaymağını yiyenler…
Sonra da bacağı çelip halka ‘cahil’ diyenler ve sövenler var.

Karşı gelenleri kamunun personeli ile dövenler…
Kabadayılarını verdikleri makamla övenler…
Kullanma süresi dolan köpeklerine sırtını dönenler var.

Gücünü temsil ettiklerinden almayıp da, güç aldıklarını temsil edenler…
Büyük düşündüklerini sanıp, ideolojilerini küçük düşürenler…
Halkın emanetini, şahsın emaneti görüp de kuklaya dönenler var.

Paranın ve makamın gücünü şahsiyet sananlar…
Makam ve para için kişiliklerini satanlar…
Tüyü bitmemiş yetim hakkını yutup, yatanlar var.

Haklıyı yıldırmak için elinden geleni yapanlar…
Haksızı yüceltme konusunda takdir yetkisini kullananlar…
Mercilerini küçük düşürürken, kanuna sığınmaya çalışanlar var.

Arada bir milleti geçiştirip, kandıracak proje üreten…
Sonra da kaynakları uçuk ve saçma işlerle tüketen…
Durmadan sahte işler türeten ithal danışmanlar var.

Tablo bu kadar kötü ve karamsar değil sanmayın.
Sahtekârlara prim verip daha fazla kanmayın.
Dünü kaybettiniz, bugünü kaçırıyorsunuz, bari yarına yanmayın.