Belediye hoparlörü bağırdı.
Müftü hoca vaazda duyurdu.
Halkı Düğün Salonu'na çağırdı.
Eskiden bütün kurum amirleri gelirdi.
Okul müdürleri eksiksiz katılırdı.
Siyasetçilerle dolar taşardı.
Halktan da gelenler olurdu.
Eski bayramlar konuşulurdu.
Tanışılır, kaynaşılırdı.
Birçok kişi gitmemiş.
Ben de gitmedim.
Gidenlerden dinledim.
Sönük geçmiş.
Cezaevi, Jandarma ve Şubeye gidilmemiş.
Hastaneye uğramaya gerek görülmemiş.
Âdet yerine gelsin diye buluşulmuş.
“Biz yaptık, oldu. Duyurduk ama gelen olmadı”
Mazeretinin arkasına sığınılmış.
Ramazan Bayramının birinci günü yapılan bayramlaşmadan bahsediyorum. Aslında Cuma yazacaktım, ama şehit haberleri nedeniyle, “Yürükistan” başlıklı yazı öne geçti. Programa duyarsız, ruhsuz hatta Fransız kalınmış, ben eleştirilerimi geç kaleme alsam ne olacak?
Çine iyiye gitmiyor. Ruhumuzu kaybediyoruz. Halkın yerel yöneticilerden ümidi kalmamış. Halkı bırakın yerel yöneticilerin birbirlerinden ümidi yok. Amirler, müdürler, yöneticiler bile katılmamış. Katılanlar da mecburiyetten.
Biliyorum kızıyorlar. Eleştirilmeyi sevmiyorlar, ama gerçeklerden kaçılmıyor. Çine’de kişiler ve kurumlar birbirlerinden kopuyor, koparılıyor. İşleri düşmüyor olsa, selam bile alıp vermeyecekler. Kurum ya da şahsi menfaatler olmasa, asla görüşmeyecekler. Birbirleriyle, halkla görüşmemek için zaten birçoğu Aydın’da oturmayı yeğliyor.
Onlar için halk, toplum, gelenek, görenek, misyon, vizyon, sosyal sorumluluk, kamu görevi, insanlık, maneviyat, hemşehrilik bilinci, kaynaşma, dayanışma vb. hepsi hikaye.
Söz konusu koltuk, çıkar veya tembel tembel oturmaksa Çine’de, çile de teferruat.
Aman bozulmasın bu rahat.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.