• 8 Ekim 2012, Pazartesi

Kaliteli imam aramak…

“20 yaşında yeni mezun oldum. 60 kişinin girdiği sınavın ikincisiyim. Mülakat öncesi yazılı olarak Köşk’ün Başçayır Köyü’nde çalışmak istediğimi belirttim. Çıktık komisyonun karşısına, ‘Neden Başçayır Köyü?’ diye sordu başkan. ‘Orası büyük köy, Cuma günleri de pazarı var. Çevre köylerden de gelenler oluyor. Vaaz etmeyi de çok seviyorum. O köyün hem imamı, hem de o çevrenin müftüsü olacağıma inanıyorum’ dedim. Bana, ‘Seni Çine Çarşı Caminin imamı yaptım’ dedi. ‘Orası büyük kaldıramam, daha yeni mezunum’ savunmama cevabı, ‘Sen git oraya, Ali Dinçer ve Priketçi Hakkı’yı bul, Raşit Akbalık’ın yolladığını söyle. Onlar benden uzun zamandır kaliteli bir imam istiyorlardı. Ben seni uygun gördüm’ oldu. ‘Ya beceremezsem’ şeklindeki kaygımı, ‘ben Bozdoğan müftüsüyüm, eğer orada yapamazsan seni dilediğin yere göndereceğim’ şeklinde giderdi.”

Bu sözler 31 yıl Çine Çarşı Cami İmam Hatipliği görevini yaptıktan sonra emekli olan Zeki Şenol’a ait. Zeki Hoca’nın Çine’de yaptığı birçok farklı uygulama var. Gönüllerde yer tutmuş, özellikle ilçenin önde gelenleri tarafından sevilen bir zat.

Başından geçen şu olay da kayda değer; “Göreve başladım, Çarşı Cami henüz inşaat halinde. Müezzinim Hafız Bayram ile birlikte müftünün bize verdiği bağış makbuzlarını cemaate ve halka ulaştırıyor, inşaat için para topluyoruz. Bir namaz çıkışı cemaate ve esnafa 40 tane makbuzu zorla verdik. Dalaşırken küçük bir meyhanenin önünden geçiyoruz. Bayram Hafız şakasına, ‘Hocam buraya da girelim mi?’ dedi. ‘Hocam içmek günah, içki içilen yere girmek değil’ dedim, girdik içeri. Masada o dönemin en zengin adamları var. İrfan Eroğlu, Numan Eroğlu vs. Çok hoş karşılandık. En güzel yemeklerle karnımızı doyurdular ve sonra bir turda 3’er beşer tane makbuz aldılar. Ardından bir tur daha yaptılar. Derken bütün makbuzlarımızı aldılar. Çıkışta Hafız Bayram’a sordum, ‘Hocam cennetin anahtarı senin elinde olsa 40 makbuzu vermekte zorlandığımız hacıları mı önce içeri alırdın, yoksa 60 makbuzu anında yok eden meyhanedekileri mi?’ gülerek meyhanedekileri işaret etti”

O dönemin siyasetçileri ilçeye gelecek olan bir imamın kaliteli olması için Aydın Müftülüğüne nasıl bir baskı kurmuşlar gördünüz mü? Kim bilir müftü için Ankara’da ne gibi kulisler yapıyorlardı. Kaymakam, Milli Eğitim Müdürü, Emniyet Müdürü, Vergi Dairesi Müdürü ve bütün kurum amirlerini seçerken nelere dikkat ediyorlar, kimlerin testinden geçtikten sonra getirtiyorlardı.

Şu sıralar gelecek olanın kalitesine değil zaafına bakılıyor. Paraya zaafı varsa, kardeşleriyle ortak kamyonculuk yaptırıyorlar, ya da oğluna su bayiliği veriyorlar. İçkiye ve kadına zaafı varsa da, birlikte çok kral vakit geçiriyorlar. Maksat memleket ilerlemesin, eğitim kötü olsun, ileri gelenler çocuklarının okulu için ilçeden kaçsın. Kalanlar da sadece onlara muhtaç olsun. Tozu dumana katsınlar, dağı-taşı, doğayı katletsinler, ama kimse gıkını çıkarmasın. İlçe ekonomisinin yüzde 15’ini sahip iken, yüzde 85’lik kesimi de hükmedebilsinler…

Çine durmadan küçülüyor. Eğitimde kalite düşüyor. Acil Servise gidenler, ölüyor olsa bile doktorların umurunda değil. Sıkıntının kaynağını Zeki Hoca’nın anlattıkları ortaya koyuyor. Maalesef siyasetçilerimiz kaliteli seçim yapmıyor, yapamıyor.

Aslında kaliteli seçim yapamayan halkımız.
Sadece halkı suçlamak da doğru değil çünkü bazıları tepeden iniyor, indiriliyor veya "Ya hırsızı ya da namussuzu seçeceksiniz" diye dayatılıyor.
Kalite olmayınca, memleket ucuza kalıyor.
Ucuzdan pahalısı olmadığı için de, bedeli bir hayli ağır oluyor.
Kalitelisini seçmeyi bilenleri seçene ya da birileri atayana kadar bize de boyun bükmek düşüyor.
Bu şekilde, güzel günler görmek; bu ilçe halkı için hayalden öteye geçmiyor...

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.


Bugün için kayıtlı nöbetçi eczane bilgisi bulunamadı.