RES sürecinde gelinen nokta hakkında bilgilendirilmek üzere köye davet edildik.
Süreçle ilgili son bir ayda yaşananları anlattılar. 400 askerin nasıl geri çekildiğinden, AK Parti Aydın Milletvekilleri Öyüş ve Kılınç ile Enerji Bakan Yardımcısının ve Vali’nin, “şirketle orta yol bulup uzlaşacaksınız” dayatmasıyla karşı karşıya olduklarından bahsettiler.
Bu süreçte şirket yetkililerinin direklerin yerini göstermek için dağa geldiğini, 10 direkten 3’ünün yerini onların bile beğenmediğini ifade ettiler. “Direklerin biri vatandaşın tapulu kar kuyusunun üstüne, biri meraya ve diğeri de derenin içine geliyor” diyerek projenin ne kadar düzmece ve masa başında yapılmış, ciddiyetsiz bir iş olduğundan yakındılar.
Proje dosyasındaki onlarca sıkıntılı belge ve düzmece işler bulunduğunu, yargı sürecinin lehlerine işleyeceğine inandıklarını, fakat bu süreci beklemeye tahammülü olmayan yatırımcı ve arakasındaki diğer güçlerin ısrarına karşı koyacak güçleri kalmadığını itiraf ettiler.
Aydın Valisi, Enerji Bakan Yardımcısı, Milletvekilleri ve şirket yetkililerinin köylünün kaygılandığı yaşam alanları ve su kaynaklarına ilişkin verilecek taahhütlerin arkasında olacağını ilettiler. Hatta MEVCUT su kaynaklarının tamamının köye tahsis edileceğini ve bundan sonra o bölgede çıkan her bir kaynağın köyün olacağının garantisinin verildiğini söylediler.
Bu süreçte şirketle anlaşmalarının ve köye bir takım kazanımlar sağlamanın da mümkün olduğunu, “kârdan ya da cirodan pay verilsin”, “400 bin TL’lik iş makinesi alınsın”, “çalışanların tamamı köyden olsun”, “köylünün işleteceği ve çalışacağı fabrika kurulsun” gibi çeşitli önerilerin gündeme geldiğini aktardılar.
Orada gördüm ki; verilen mücadeleler sırasında kendini İbrahimkavağı Köyü’nden saymayan bazı fırsatçılar, pazarlık aşamasında bir numaralı köylü olmuşlar. Bu durumdan vazife çıkarmak isteyen bir takım menfi duruşlar da ortaya çıkmış. Ama köylünün geneli, “asil” duruşundan pek bir şey kaybetmemiş.
Bizim de süreci yakından takip ettiğimizi ve sıkıntılı günlerinde herkes onlara sırt dönerken, seslerinin duyurulması noktasında görevimizi layıkıyla yerine getirdiğimizi belirterek teşekkürlerini ilettiler ve fikrimizi sordular:
***
En başından bu güne kadar köylü su kaynaklarının ve keçi otlattıkları olan arazilerin savaşını veriyordu. Başka hiçbir amaçları yoktu. O yüzden ortaya atılan bir takım “rüşvet” niteliğindeki söylemlerin bu köylünün “asil” duruşunu gölgelemekten başka bir amaca hizmet etmeyeceği kanısındayım.
Yargıya intikal eden proje dosyasındaki usulsüzlük, yanlış ve düzmece belgeleri, izinleri, ilgili herkes gibi biz de gördük. Yargı süreci tamamlanmadan, devlet ve devleti yönetenler bu şirketi dağa salıyor, noter huzurunda sular ve yaşam alanları ile ilgili kaygıları yok edecek taahhütler veriliyorsa, yargının vereceği karara da her iki taraf ve şirket destekçileri saygılı ve sadık kalacaksa, başka bir şeye ne gerek var.
Bana göre orada verilen mücadeleyi, çekilen çileyi, ‘akan gözyaşlarını’ ve onurlu duruşu ödeyebilecek meta da yok. Köylünün, tüm şaibelere rağmen siyasetin ve devletin gücünü arakasına alan yatırımcıyı engelleyebilecek takati de kalmamış. Rüşvet iddialarını ortaya atmadaki amaç, yargıya intikal eden durumlarla ilgili köylüyü geri adım attırmak olabilir diye düşünüyorum. Başka ne diye köylüye “zırnık” koklatılsın ki?
Yargıdan köylüyü temize çıkaracak bir karar çıkmasının, bazılarını kirleteceğini öngörmek için kâhin olmaya gerek yok. Onlar temizlenecek diye, İbrahimkavağı Köyü halkını kirletmek adil bir duruş olmaz.
***
Neyse; bu konudaki kararı da İbrahimkavağı Köyü halkı kendisi verir, verecektir. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra bize saygı duymak ve bunu duyurmak düşer.
Hayırlısı olur inşallah…
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.