• 14 Kasım 2011, Pazartesi

Bir özür… Bir teşekkür…

Yazmaya başladığımdan beri “Acaba bu hafta ne yazsam?” düşüncesine hiç kapılmadım.

Aksine “Neyi yazmasam?” diye çabaladığım çok oluyor. Yine aynı durumu yaşıyorum.

Yazmam gereken çok şey var.

Evlat acısı çeken halama olan özür borcumu mu yazsam, Ömür Komutana teşekkürümü mü?

En iyisi ben her ikisini de yazayım.

ÖNCE HALAM;

Tütün ve Pamuk işçiliği için her yaz Kırkışık Köyü Asmalılar Mahallesi’ndeki köy evimizi bırakır Aydın’a doğru Karpuzlu Kavşağı’nın 200 metre ilerisinde yolun sağ tarafındaki tarlamızda bulunan ova evimize göçerdik. Yılın yarısına yakınını burada geçirdiğimiz için okulların açıldığı ilk iki aya yakın ben ovaya göçmeyen Esma halamın yanında kalırdım. Rahmetli Hasan Eniştem beni oğlu gibi severdi. Evleneceğim kızı bile benim için o seçmişti. Halam ise annem gibi bütün ihtiyaçlarımı karşılar hiç erinmezdi.

O yıllarda halacığımın komşularına evlat sevgisini ifade etmek için söylediği sözleri hiç aklımdan çıkmaz. “Zeytinliğe giderken sırtıma sarındığım iki-üç yaşındaki Haççamı (Haticemi) özlerdim. İndirir, okşar, sever yine sırtıma sarar yoluma devam ederdim” diyordu halam.

Bunları duyduktan sonra uzun yıllar evlat sevgisi konusunda halamın abarttığını düşündüm ta ki; 27 Aralık 2008’de Derya Ebe’nin kucağıma verdiği kızım Gülce’yi sahip olduğum ana kadar. Halam abartmıyormuş, çok haklıymış.

Bu bayram halam için çok acı geçti. Bayramın üçüncü günü sırtındayken bile özlediği kızını kaybetti. Evlat sevgisine canlı canlı tanıklık etmiş ve ifade şeklini hiç unutamamış biri olarak onun evlat acısı yaşamasına şahit olmak beni derinden üzdü.

Uzun yıllar evlat sevginin ifade şeklini, ‘Abartı’ olarak gördüğüm için senden özür diliyorum. Başın sağ olsun güzel halam. Hatice ablamın emanetlerinin selameti için senin sabırlı ve güçlü olmana her zamankinden daha çok ihtiyaç var. Seni çok ama çok seviyorum.

TEŞEKKÜRLER ÖMÜR KOMUTAN

Kurban Bayramında resmi bayramlaşmada son yıllarda hasret kaldığımız bir olay yaşanmış. Bayramlaşmayı takip eden muhabirimiz Sezgin Madran’a Jandarma’nın bahçesinde fotoğraf çekmemesi için hiç kimse telkinde bulunmamış ve engel olmamış. Geçen birkaç yıl öncesinde de böyle olurdu. Biz orada ne bayramlaşmaları, ne rütbe takma törenlerini ölümsüzleştirmiştik.

Fakat son bir iki yıldır izin verilmiyordu. Anlıyorum ki, bu kurumun değil de kurum yöneticilerinin tavrıydı. Çünkü biz onlarla aynı benzinlikten mazot (kişisel) almıyor ve aynı istasyonun promosyonlarından (!) yararlanmıyorduk.

Çine için çalışan gazetecilerin Çine protokolünün bayramlaşmasında, fotoğraf çekmelerini engellemeyen, bayramın ve toplumsal kaynaşmanın ruhuna uygun davranan Çine İlçe Jandarma Komutanı Jandarma Üsteğmen Ömür Gökmen’e teşekkür ediyorum.

Kendisi Çine’ye geçici görevle geldi. Görev süresinin kısa olduğunu biliyor ve böylesine toplum adamı bir komutanla uzun süre çalışamayacak olmanın üzüntüsünü yaşıyorum.

Ne diyelim; Allah uzun ömür versin.

Çine’mizde halk adına halkın haber alma hakkını sağlamak için çalışan gazetecileri dışlamayan, her türlü faaliyetlerini duyuran ve bilgilenmeleri için günün koşullarına uygun hareket eden yöneticilerinin sayısının çoğunlukta olacağı günleri yaşayacağımız umudumu hiçbir zaman kaybetmeyeceğim. Çünkü biz Çine’yi seviyor ve Çine için gazetecilik yapıyoruz. İki ikram birkaç promosyonla kişisel çıkarlara hizmet etmiyoruz. Kişisel hesap ve beklentilerimiz de yok. Bizim gibi düşünen kamu yöneticileri olduğunu ve bunların sayısının giderek artacağını umuyoruz.                                

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.


Bugün için kayıtlı nöbetçi eczane bilgisi bulunamadı.