• 10 Mayıs 2011, Salı

Hasetlik hastalıktır

Ankara’da vatani görevimi hizmet eri olarak yapıyorum. Hafta sonları yoğun olduğum için çarşı iznimi de hafta içinde kullanıyorum. Yıl 2001, Mart Ayı’nın ikinci Cuması çarşı iznindeyim. Keçiören’de oturan ağabeyim Ümit ve kayınpederi Rahmetli Mustafa Amca ile birlikte Cuma Namazı için mahallelerinde bulunan Ahi Evran Cami’ne gittik. Biraz erken gittiğimiz için de vaazı dinleme fırsatı bulduk.

Kürsüdeki hoca, ‘Hasetlik’ konusunu işliyor. Hasetliğin ne denli bir kötü hastalık olduğunu anlatıyor ve dinimizde de büyük günah olduğunun altını kalınca çiziyordu. Konuyu şöyle bir hikaye ile bağladı;

Padişah hasetlik duyguları dışa yansıyan bir vatandaşı tahtına çağırır, “Dile benden ne dilersen vereceğim fakat sana verdiğimin iki katını kardeşlerinden, akrabalarından, dostlarından, komşularından yani en yakınından birine vereceğim” der. Padişahın bu teklifine çok sevinen adamın sevinci kısa sürer. “Bir ev istesem hiç de fena olmaz ama kime verecekse iki tane verecek” diye düşünür ve rahatsız olur. Bir kese altın istemeyi düşünür, aynı şekilde rahatsızlanır. 10 dönüm arazi istemeyi düşünür yine rahatsız olur. Sonunda kararını açıklar ve “Hünkarım siz en iyisi benim bir gözümü çıkartın” der.

Bu hikayeden o kadar çok etkilendim ki; aradan 10 yıl geçmesine rağmen o anki gibi hatırlıyor ve ders çıkartmaya çalışıyorum.

“Çok laf deliye söylenir” anlayışı gereği de bu yazıyı burada bitiriyor ve bütün hasetlere acil şifalar diliyorum.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.


Bugün için kayıtlı nöbetçi eczane bilgisi bulunamadı.