• 30 Ocak 2012, Pazartesi

1926 ruhunu kaybettik

Abdullah Tavukçu ile 2009 yılının Kasım ayının ilk günlerinde Denizli’nin Aşağışamlı Köyü’nde buluştuk. Aydınspor ve Çine Madranspor’da top oynadığı zamanlarda uzun yıllar taraftarın tezahüratı ile beslenerek futbol yaşamını sürdürdüğünü söylüyordu.

O sıralar ise tezahürat değil yardıma ihtiyacı vardı. Şeker hastalığı nedeniyle bir ayağı dizinin hemen altından kesilmişti. Kayınbiraderlerinin yanına sığınmış, zor günler geçiriyordu.
Eski dostlarından sadece iki kişi ile görüştüğünü söylüyordu. “Melih Ünal ve Fevzi Eryalçın sayesinde bazı ihtiyaçlarımı karşıladım, onların dışında ne arayan var ne de soran” diye de isyan etmişti.

Çine’ye dönmeyi çok istediğini ve ölene kadar futbol için hizmet edebileceğini anlatıyordu. En büyük kaygısı ise biri çok küçük olan çocuklarının geleceğiydi.

Çine’de oturulamaz durumda olan evinin tadil edilmesi ve ayağına da protez takılması en büyük ihtiyacıydı. Bu konuda Çine Madranspor camiasından ve Çine halkından yardım bekliyordu.
Meslek hayatımın en zor röportajlarından birini yapıp fotoğraflarımı çektikten sonra Çine’ye döndüm. Eski gol kralı, efsane futbolcunun yaşayamadığım gözde günlerini hayal ettim. İçinde bulunduğu durumla karşılaştırdım ve “Tezahürata değil yardıma ihtiyacı var” başlıklı haberimi yazdım.  

Haber sonrası kamuoyu bu duruma duyarsız kalmadı. Eski Madransporlu futbolcular Ali Dinçer, Ali Örter, Ali Gültekin ve Dündar Aslan kişi kişi, kurum kurum dolaşarak yaşanmayacak durumda olan evin tadil edilmesine ön ayak oldular. Çine Kaymakamı Celalettin Cantürk de ayağına protez alınmasını sağladı.

Efsane Çine’ye döndü, özlediği arkadaşlarını görebiliyor, maçlara gelebiliyordu. Hatta 2011-2012 futbol sezonunun açılış maçı öncesi yapılan vetaranlar maçında başlama vuruşunu bile O, yapmıştı.

Her karşılaştığımızda Denizli’deki üzgün, çaresiz ve mutsuz yüzünün tam tersi birini buluyordum karşımda.

Çine’de olmaktan, Çine Madranspor maçlarına gitmekten ve ayağını kaybetse, sağlık durumu hiç iyi olmasa da istediği yerde yaşamaktan dolayı mutlu olduğunu söylüyordu.

Tarımsanayispor’u çalıştırdığı dönemlerden tanıyordum kendisini ama hayat hikâyesini haberleştirdikten sonra daha bir kanım ısınmış, çok sevmiştim. Bana olan sevgisini bakışları ile her defasında belli ederdi. Cuma günü ölüm haberi ile yıkıldık, yıkıldım. Fani dünya hepimiz öleceğiz ama beni asıl yıkan 1926 ruhundan uzak bir veda ile uğurlanmasıydı.

Apar, topar kaldırıldı cenazesi. Birçok arkadaşı ve seveninin haberi bile olmadı. Kimin aklına geldi bilmiyorum ama son anda tabutuna bırakılan forma dışında Çine Madranspor adına hiç bir şey yoktu cenazede. Birçok kişi cenaze sonrası serzenişte bulundu, kulübe yüklendi.

Olan olmuştu, vefatının iki gün sonrası oynanacak olan Uşak İl Özel İdarespor maçında tribünde onun posterini görmek, maç başlamadan önce anısına saygı duruşunda bulunmak gibi yapılması gerekenler de atlanmıştı. Federasyon başkanı, “Saygı duruşu için bize müracaat yok, olsa izin verirdik” dedi. Sahaya çıktıktan sonra kim akıl etti bilmiyorum futbolculara kollarına takmaları için birer siyah bant verildi. Hepsi bu kadardı.

Bütün bu yaşananlar bana şunu öğretti. Çok övündüğümüz, gurur duyduğumuz ve sık sık arkasına sığındığımız 1926 ruhunu maalesef kaybettik. Yöneticiliği şeref tribününden maç izlemek ve yedek kulübesinde yaka kartı takıp caka satmaktan ibaret sananlara zaten diyecek bir şey bulamıyorum ama ben eskiden bu ruha emek verdiğini bildiklerimin, şahit olduklarımın duyarsızlığına üzülüyorum.

Markalaşan ruhumuzun, akıbeti elde edeceğimiz şampiyonluklardan daha değerli. Ruhsuzlara emanet edilmiş olmasının zamanla hepimizi ruhsuzlaştıracağını düşünüyor, gelecek adına endişe duyuyor ve korkuyorum.

Ruhun şad, mekânın cennet olsun Abdullah abi.

1926 ruhunun da başı sağ olsun.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.


Bugün için kayıtlı nöbetçi eczane bilgisi bulunamadı.