• 25 Temmuz 2012, Çarşamba

"Ben bunu hak etmedim"

Kahve kültürümüz vardır bizim; işten eve gelir, yemeğimizi yer yemez soluğu orada alırız.
Kimimiz mahalleden arkadaşlarıyla sohbet eder, kimimiz kare oluşturur oyununu oynar ya da oynayanların köşesinde onları seyreder.
Akşam olduğunda mutlaka çıkılır o kahveye; kültürdür Çine’de.
“Kaç kişi gidiyor ki” demeyin; herkes gidiyor.

Ruhsatlı kahve ve çay ocağı sayısı 100’ün çok üstünde Çine’de. 60 bin nüfuslu bir kasaba için rakam oldukça yüksek.
Ben de giderim; günlük gazeteleri okumak, uzun zamandır görmediğim bir arkadaşım varsa, onunla biraz sohbet etmek için.
Mustafa ile buluştuk; uzun yıllardır tanıdığım bir dostum.

Emekli olup Çine’ye geleli yaklaşık bir yıl oldu. Ara sıra oturur dertleşiriz.
‘Bir dokun, bin AH işit’lerden Mustafa.
“Günü kurtarmaya çalışıyorum” diye başladı yakınmaya.

“Karayolları bulvarda araba park yeri bırakmamış; kaç kişiyi ilgilendiriyor ki? Gündem oluşturuyorlar, yazık.”
Gerçekçi bir kişiliği vardır, ondan ödün vermedi hiç.

“Gazete ve televizyonlar toplumun küçük bir kesiminin sorunlarıyla ilgilenir. Onların gündemi hep onlardır.”
Onunla birlikteyken esaretimin keyfini çıkarırım; yine öyle oldu.

“Kız üniversiteye başlayacak, oğlan ticaret lisesinde. Emekli maaşı 900 lirayı geçmiyor.”
Ahkâm kesmekle yaşamı reel yaşamak arasındaki çizgi bu olsa gerek.

“Adam oturmuş karşıma, kızına aldığı İPhon telefonun arızasından söz ediyor; yav ben geçen Perşembe hanımı pazara gönderemedim, sen ne diyorsun?”

Garsona kaçıncı çayı söylediğimizi hatırlamıyorum.
“Benim gerçeklerim adeta onların hayalini bile kuramadığı köprü altı şekli. Yerlerde sürünüyoruz da gerçeklerimizi konuşmaya utanıyoruz gibi bir duruma düştük biz.”

Toplumdaki on kişiden sekizinin sesi bu.
“Kahveye çıkmıyorum; yanıma iki kişi gelir de hesapta olmayan para öderim diye.”
Ardı arkasına sıralıyor;

“Uzaktan bir akrabam düğün yapacak, davetiye vermese bari diye dua ediyorum.”
Yumruğunu kaldırıp masaya vurmuyor elbette serzenişte bulunurken.

“Ben bunları hak etmedim Arif” diyor. “Bir KİT’te namusumla çalışıp emekli oldum. Yemeli miydim acaba?”
Yaptığım röportajlar aklıma geliyor:

Birinin gülerek “evlenirken aldığım takılar yüzünden düğün sonrası fakirleştim ben” dediğini hatırlıyorum.
Sonra ötekinin söyledikleri geliyor aklıma:

“Beni babam evden iki kat yatak, iki yorganla çıkardı.”

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.


Bugün için kayıtlı nöbetçi eczane bilgisi bulunamadı.