• 1 Haziran 2011, Çarşamba

Kötünün iyisi

Geçen yazıda oy kullananlar, kullanmayanlar ve kullanamayanlarla ilgili yazmıştım. Arkadaş uyardı.

“Bizi unutuyorsun” dedi. “Bir de bizim kesim var.”

“Sizin kesim hangisi”
diye sordum.

“Yalnızca oy kullanmış olmak için sandığa gidenler kesimi. Asıl çoğunluk biziz.”


Ardından da başladı sıralamaya.

“Bu ülkede siyaset yapan kaç kişi var ki partisini iktidara taşıyacak oyu toplayabilsin? Mecliste grup oluşturan üç partinin peşinden giden yani gerçekten AKP’li, CHP’li ya da MHP’li olan seçmen sayısı toplam seçmen sayısının % 30’unu geçmez. Hiç birinin partililerinden alacak olduğu oy sayısı 50 milletvekilini geçmez. AKP dinine bağlı, gerçekten Müslüman olan herkesin kendisine oy verdiğini sanıyor. CHP gerçek Atatürkçü kesimin oylarının tamamının kendisine geldiğini düşünüyor. MHP de milliyetçiliğin kendi hegemonyasında olduğunu hesaplıyor. Bunlar çok saçma ve yanlış düşünceler. Toplam seçmen sayısının % 70’i AKP’nin dini, CHP’nin Atatürk’ü, MHP’nin de milliyetçiliği oy toplamak için alet olarak kullandığını biliyor.”

“İyi de bu partiler bu kadar oyu nasıl alıyor”
diye sordum.

“AKP’ye oy verenlerin çoğu alternatifi olmadığını düşünüyor. CHP’ye oy verenlerin çoğunluğu AKP’nin ülkeyi İran’a çevireceğinden, ülkeyi İslam cumhuriyeti yapacağından korkuyor. MHP’nin oylarının çoğunluğu da AKP’yi beğenmeyip, ‘kessen sola oy vermem’ diyenler.”

“Sence doğru mu bunlar?”

“Bunu nereden bileyim ki? Ben siyaset bilimci değilim. Ülkenin gerçeği bu azizim.”

“Herkes bir şeyler üretiyor değimli?”

“Duruşu yok bu ülkenin. Ülkenin duruşunun olmamasının nedeni siyasi partilerin duruşunun olmaması. Partinin duruşunun olmaması kadrosunun, liderinin duruşunun olmamasından kaynaklanıyor. Biz çoğunluğuz azizim. Biz % 70’leriz. Sandığa yalnızca vatandaşlık görevini yerine getirmek için gidiyoruz.”

“Yani sizin bir partiniz yok, öyle mi?”

“Elbette yok. Biz siyasi çalkantılarla gündem oluşturulmasından da rahatsızız. Herkes işini yapsın, üzerine düşen görevi yerine getirsin ve ülke doğru yönetilsin. Biz bu ülkeyi seviyoruz. Hiçbir parti bu ülkenin çıkarlarından daha değerli değildir diye düşünüyoruz. Oy verdiğimiz vekilin mecliste partisinin düşüncelerini değil, ülke çıkarlarının savunsun istiyoruz. Meclisin siyasi arena değil, ülkenin yönetim yeri olduğunu bilmelerini istiyoruz.”


“Yani?”


“Yani biz şu anda mecliste olan partilerin hiç birinin duruşunu beğenmiyoruz.”

“Neden oy veriyorsunuz?”


 Sohbeti bitiren sözler zehir gibiydi.

“Oy kullanmak zorunda olduğumuzu biliyoruz. Sandığa gidiyoruz ve ‘bu kez buna verelim bakalım’ diyerek basıyoruz mührümüzü. Yani iyi olanı değil; kötünün iyisini seçiyoruz.”

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.


Bugün için kayıtlı nöbetçi eczane bilgisi bulunamadı.