2009 Nisan ayında Aydın il Halk Kütüphanesi’nde yapılan “Okumanın ve Kütüphanelerin Önemi” adlı sohbette öğrencilere sormuştum:
“Bana 19. yüzyıl ve öncesinde yaşamış ve servetiyle anılan bir isim söyleyin?”
Salondaki çoğunluğu lise öğrencisi olan öğrencilerin hiç biri yerinden kımıldamamıştı.
“Bana 19. yüzyıl ve öncesinde yaşamış bir bilim adamı adı söyleyin” diye yeni bir soru sordum.
Salondaki öğrencilerin tamamına yakını el kaldırmıştı. Ellerini indirmelerini söyledim.
“Biliyorum” dedim. “Her biriniz en az üç, beş bilim adamı ismi söyleyeceksiniz. Önceki sorunun cevabını sizin gibi milyonlarca insan bilmiyor arkadaşlar” diye onları teskin ettim.
Bildiğini ya da doğru yaptığını paylaşmakla başlayan sanat artık insanoğlunu ölümsüzleştiren öğe olarak kabul ediliyor. Bildiğinin ya da doğru yaptığının büyük ya da çok olması değil önemli olan; bildiğin ve yapabildiğin kadarını paylaşman da yeterli oluyor. Eğer yaptığını doğru yapar, bildiğini doğru yansıtabilirsen insanlar seni arayıp buluyorlar. Önemli olan neyi nerede yaptığın da değil, nasıl yaptığın.
Eğer yaşayanların yaşamına katkı sağlayabiliyorsan, değerli, doğru insansın demektir. Bu işi de gün ışığına çıkaran insanlar var artık: Onlara Beyin Avcıları deniliyor. Dünyanın en ücra köşesinde bile yaşıyor olsanız, eğer bir işi doğru, dürüst ve yararlı şekilde yapıyorsanız bu beyin avcıları sizi arayıp buluyor ve potansiyelinizi kullanıyor. Bu kullanım kendi çıkarı için de olsa insanlık yararına bir şeyler yaptığınız için sizi değerli kılıyor. Söylediğim gibi, neyi ne kadar bildiğiniz değil önemli olan; önemli olan neyi doğru bildiğiniz.
Hamit Özdemir Amca’nın ölümünden sonra Yaşlı Çınarların bildikleriyle birlikte göçüp gittiğini ve buna çok üzüldüğümü söylemiştim ve üzüntümü dile getirdiğim bir yazı yazmıştım. Bazen yazdıklarımız ses getirir ve biz gazetecileri en çok mutlu eden ses bu sestir.
O yazı ses getirdi ve bizi harekete geçirdi.
Hamit Amca gibi bildiklerini götürmesinler diye o Yaşlı Çınarları ziyaret etmeye, onların bildiklerini öğrenmeye ve sizlerle paylaşmaya karar verdik. Çine’yi Çine yapan bu güzel insanları tespit etmeye başladık. Ölümsüzleştirilecek, geleceğe o ya da bu şekilde katkı sağlayacak, hafızalarıyla Çine’nin bir dönemini bizimle paylaşacak bu insanları bulmak zor değildi. Önümüze uzun bir liste çıktı. O kadar çok isim vardı ki gidip sohbet edebileceğimiz; şaşırdık.
Şaşkınlığımız kısa sürede geçti, planımızı ve programımızı yaptık. Bu insanların bildiklerini, gördüklerini, yaşadıklarını kendi ağızlarından duyup, kaleme alıp sizlerle paylaşmaya karar verdik. En güzeli de bu uzun Geçmişten Yolculuk’ta bize destek olacak insanı da bulduk.
Yakında bu dosya size “Çine Kent Tarihi” adıyla sunulacak.
“Böyle yazı mı olur” demeyin; bu bizim için güzel bir çalışma ve bu güzelliği sizinle paylaşmak istedim.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.