Leyleğin Ömrü

‘Bende olsun, onda olmasın’ düşüncesi insanın doğasında vardır. Aynı insanın doğasındadır: ‘Onda var, bende neden yok' kıskançlığı.

Bu düşüncedir sürü psikolojisini ayakta tutan.

O nedenledir ki yenilikçi olanlar sürekli önde yürürler ve imrenilerek bakılırlar. Onlar; herkesin yaptığını yapmadıkları için başarılı daha olurlar.

Aşağıdakiler onların dışında yaşayıp düşünenler.

Kimler mi?

Sıralayalım:
“Biber tarlada kaldı” haberini okumuşsunuzdur. Biber üreticisi bu yıl da para kazanamadı; kazanamayacak.

Geçtiğimiz yıl bin bir hayalle pamuk eken üreticinin pamuğu toptancının elinde (hala umudunu yitirmediklerinden) emanette duruyor.

Mısır üreticileri, mevsim başındaki düzensiz hava şartları yüzünden sağlıklı tarım yapamadı; ne yapacaklarını bilemez durumdalar.

Fıstık her yıl olduğu gibi geçtiğimiz yıl da yok pahasına satıldı ama yine umut edilip ekildi ama ne olacağı belli değil.

Süt ve et fiyatları yerinde sayarken yem fiyatları almış başını gitmiş: Bu nedenle et ve süt üreticisi yılsonunu ‘elim hamur, karnım aç’ şeklinde karşılıyor.

Zeytin ve zeytinyağı 2002 yılından bu yana aynı fiyatta alınıp satılıyor.

“Çiftçinin karnını yarmışlar, 40 tane bahar çıkmış” atasözü onlar için söylenmiş. Umudunu yitirmeden yaşarlar ve yaşamları öyle sürer gider.

Bazıları onları “leyleğin ömrü laklak dövmeyle geçermiş” atasözü ile anıyor.

Yenilikçi olmayınca, herkesin yaptığını yapınca; her yıl yaşanan yaşanıyor.

Yani talebi düşünmeden arz yaratılıyor.

‘Küçük dünyamızda mutlu olmaya çalışıyoruz’ dan başka bir şey değil bu.

Esentepe Muhtarlığı yetiştirdiği fıstık çamlarını köylülere dağıttı.

“Hane başına 120’den fazla ağaç düştü” diyor Muhtar Halil Baş.

Esentepe Köyü sakinleri kendilerine verilen bu fıstık çamlarının değerinin ne kadar farkında bilmiyorum ama gelecek yıllarda o ağaçların altın değerinde olduğunu görecek ve emin olun çok şaşıracaklar.

Çünkü bir fıstık çamı, 10 zeytin ağacından değerli.

Topçam Köyü’nden biri şöyle bir cümle kuruyor:
“Bir kilo iç fıstık götürüyorum, hem un çuvalımı alıyorum, hem de yağımı.”

Alternatif var aslında, hem de burnumuzun dibinde ama görmemekte ısrar ediyoruz.