Devr-i sabık yaratmak

Bu deyim Türk Siyasi Tarihine 1950’li yıllarda girmiş.

“Devr-i sabık yaratmak” kendisinden önce koltukta, iktidarda olanın yaptıklarını ya da yapmadıklarını eleştirmek anlamına gelen bir deyim.

“Sen koltuktayken şunu yaptın.”

“Sen iktidardayken bunu yapmadın” gibi söylemlerdir devr-i sabık yaratmak.

Başvurulan en kolay siyaset yöntemi.

Şu an iktidarda olanların yaptığı da bu ama konumuz bu değil.

Konumuz Çine ve Çine Siyaseti.

Seçimler yaklaşıyor.

Siyasi Partilerin Belediye Başkanı, Belediye Meclisi Üyesi adayları henüz açıklanmadı.

Dört gözle bekleyip, can kulağı ile dinlediğimiz 'Baştakiler adayları yakında açıklayacak’ diyoruz ama sanırım açıklamalar son günlere bırakılacak.

Tablo hiç de ‘devr-i sabık yaratmak’dan uzak görünmüyor.

MHP; “AKP köylerden zırnık oy alamaz” dedikoduları peşinde.

CHP “Salih Başkanla ipi göğüsleriz” diyor.

AKP; “CHP gitsin, kim gelirse gelsin” siyaseti yapıyor.

Bunlara bağlı olarak yapılan sokak dedikoduları tam bir devr-i sabık durum içerisinde. Proje üretmek emek istiyor; dedikodu kolay ve ucuz; o yapılıyor.

E. Salih Dinçer...

Mehmet Yavuz…

Yücel Eşiyok, Celaleddin Kocamaz, Erkan Özkaya…

AKP’de konuşulan bir de SÜRPRİZ bir aday var.

Adı duyulduğunda ‘Hadi ya’ denilecek bir adaydan söz ediliyor.

Her yol mubah…

Herkes koltuğu kapma, koltuğa oturma derdinde.

Çine’yi, Çineliyi düşünen yok.

“Çine elden gidiyor, kimsenin umurunda değil” demeyeceğim ama göçü durdurmak, ekonomik anlamda köklü yatırımlar yapmak zorunda olan bir Çine söz konusu, bunu herkes biliyor.

Aday olup meydanlara çıkacak olanların eleştiriye önce kendilerinden başlamalarını öneriyorum; Devr-i sabık yaratmamak kaydıyla

* * *

Üç genç mahalle kahvesinde oturmuş sohbet ediyor. Bir süre sonra konuşulacak konu kalmadığı için masada bir sessizlik olmuş. Sessizliği biri;

“Hadi arkadaşlar, mahalledeki üçkâğıtçıları sayalım” diyerek bozmuş.

Diğerlerinde biri cevap vermiş;

“Bir; bizim bilader…”

Hani, diyorum. Önce kendimizden başlasak. O zaman siyaset ne kadar güzel olur.