• 17 Ağustos 2011, Çarşamba

Okul Öncesi Dönemde Çocuk ve Televizyon

Hiç şüphesiz televizyon, çağımızın çocukları için en ilgi çekici iletişim araçlarından, adeta bir sihirli kutu. Farklı yaşlarda da olsa pek çok çocuğun zamanının büyük bir kısmı televizyon seyretmek ile geçiyor. Hatta televizyon seyretmek için ayrılan ortalama süre uyku ve okula gitmek dışında herhangi bir aktiviteye ayrılan süreden daha fazla.

Yetişkinlerin çoğu televizyonu eğlenmek için izlerken, çocuklar eğlendirici buldukları televizyonu, dünyayı tanımak ve anlamak için izlemektedirler. Televizyonun
etkilerini değerlendirirken çocukların televizyonu ne amaçla izlediklerini unutmamalıyız.

Biliyoruz ki televizyonun çocuk gelişiminde faydalı olup olmadığı sık sık tartışma konusu olur. Televizyonun çocuk, ergen ve yetişkin üzerindeki etkilerini yalnızca olumsuz olarak değerlendirmek yanlış olacaktır.

Ancak okul öncesi dönem, çocukların televizyon izlemesinin kontrol altına alınması gereken bir dönemdir. Önemli olan çocuğun hangi programları izlemesine izin verileceğine ve ne kadar süre izlemesi gerektiğine karar vermektir. Bir çocuk; haftalık programında okula, evin içinde ve dışında oynanan oyuna ve uykuya zaman ayırır.

Bunun yanında programda gözükmeyen; belki oyun belki uyku zamanından çalınan televizyona da zaman ayırır. Günümüzde televizyon günlük aktivitelerin bir parçası haline gelmiş durumdadır.  Çocuklar gerçekle gerçek olmayanı yetişkinler gibi ayırt edemez. Bundan dolayı aileler de televizyonu çocuklarıyla beraber izlemelidir. Böylece çocuğun izlediği program hakkında haberdar olurlarken çocukların kafalarının karıştığı durumlarda da onlara durumu izah edebilmelidirler. Aileler ayrıca televizyonu ne sıklıkla izlediklerini de belirlemelidirler. Unutulmamalıdır ki birçok süreçte olduğu gibi televizyon izleme alışkanlığında da çocuklar ailelerini model alacaktır.

Okul öncesi dönem olarak adlandırdığımız 0-6 yaş dönemini, televizyonun etkileri bakımından iki gruba ayırabiliriz. Gelişimin en hızlı olduğu dönem olan 0-3 yaş grubu ve gelişim dönemlerinde kazanılanların yavaş yavaş yerine oturduğu 4-6 yaş grubu olarak ayrı ayrı incelememiz, konuyu daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.

0-3 yaş grubuna olan etkiler

Günümüzün yoğun çalışma temposunun birey üzerinde yarattığı baskıyı biliyoruz. Buna bir de anne ve baba olmanın sorumluluğu eklendiğinde günlük rutin işlerin tamamlanması bile çok güç olabiliyor. Bunun yanında ikinci bir çocuğun dünyaya gelmesi, anne ve babanın kendine ait sorunları, uzun süren hastalıklar, çalışılan ek işler, evin rutin fakat uzun süren işleri gibi durumlardan dolayı anne ve babalar çocuklarıyla istedikleri gibi ilgilenememektedirler.

0-3 yaş döneminde çocukların zihinsel gelişimi hızlı olduğundan onlara uyaranlar açısından zengin ve aktif bir ortam sunabilmek önemlidir. Bunun yanı sıra, zihinsel
gelişimin en yüksek noktaya ulaşmasında duygusal gelişimin rolü çok fazladır. Kendini mutlu ve güvende hisseden çocukların, zihinsel beceri gerektiren faaliyetlerde
potansiyellerini daha rahat ortaya koyabildiklerini görmekteyiz. Bu dönemde bebeği okşamak, kucaklamak, onunla konuşmak, oynamak, onu gezdirmek artık klişe bir söz
olmuş olan “çocukla kaliteli zaman” geçirmek yukarıda sözünü ettiğimiz iki gelişim alanının ihtiyaçlarını karşılamak açısından hayati önem taşımaktadır.

3 yaş, çocukların kendilerini bağımsız hissettikleri ve paralelinde de sosyalleşmeye başladıkları yaştır. Onların sağlıklı sosyalleşebilmeleri için dil gelişimlerinin beklenen
düzeyde olması gerekmektedir. Annenin, babanın ve/veya ilgilenen diğer kişilerin çocukla kuracakları yakın ve aktif ilişki; çocuğun çevresi ile ilgilenmesi ve insanlara duygusal yakınlık kurabilmesi için ayna görevini görecektir.

0-3 yaş döneminde TV’nin karşısında uzun saatler geçiren bir çocukta konuşmaya başlamada, jest ve mimiklerin gelişmesinde gecikmeler ve yetersizlikler görülecektir.
Çocuğun konuşmayı öğrendiği bu dönemde en çok ihtiyacı olan şey, kazandığı bu beceriyi çevresindeki doğru modellerle geliştirmektir. Bu da ancak çocukla birebir ilgilenmek, onunla konuşmak, oyunlar oynamak ve çevresini uyaranlar açısından zenginleştirmek yoluyla olmaktadır. Böyle kritik bir dönemde sürekli televizyon karşısında kalan çocuk “pasif” hale gelmekte ve iletişim kurma konusundaki motivasyonunu kaybetmektedir.

Pasif hale gelen çocuk, süre uzadığında, kendi halinde olmaktan rahatsızlık duymama, seslenince bakmama, göz kontağı kuramama, yaşıtlarına karşı ilgisizlik, kendi etrafında dönme, sallanma, yaşadığı ortamda canlı varlıklardan çok cansız varlıklara karşı ilgi duyma, cümle kurmak yerine daha basit kelimeler ile kendini ifade etme gibi sıkıntılar yaşayabilir.

Dolayısıyla kritik bir öneme sahip olan 0-3 yaş döneminde, anne ve babaların çocuklarını televizyondan uzak tutmaları önemlidir. Çocuğu televizyonun yarattığı edilgen bir ortama sokmak yerine, uyaranları yoğun bir şekilde fark edebileceği, fiziksel olarak hareket edebileceği, kendisiyle ilgilenen kişiyi model alabileceği ve böylece sosyal ilişki kurmayı öğrenebileceği ortamlar sunmak 0-3 yaş çocukları için yapacağımız en büyük özveri olacaktır.

3-6 yaş grubuna olan etkiler

0-3 yaş grubunda olduğu gibi bu dönemde de çocukların gelişimleri hızlıdır. Fiziksel gelişimleri onları birçok faaliyette yetişkinlerin yardımından bağımsız kılmıştır.
Çevrelerinde belli bir hakimiyetleri olduğunu kanıtlama çabası içindedirler.

Okul öncesi dönemde çocukların zihinsel gelişimi, onların olayları ve sonuçlarını somut olarak algılamalarını sağlar. Bu dönemde çocuklar, her şeyi gerçekmiş gibi algılama
eğilimindedirler. Bu nedenle televizyonda izledikleri her şeyin gerçek hayatta yapılabilecek şeyler olduğu tuzağına kolayca düşmektedirler. Bu durum onların çizgi film
kahramanlarının yaptığı hareketleri yapmaya çalışmalarına neden olabilmektedir.

Çocukların televizyonda gördükleri sahnelerinden etkilenmeleri de üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Özellikle aşk, aldatma ve şiddet içerikli sahneler çocukları olumsuz yönde etkileyebilir. Sonrasında akla gelen görüntüler ve düşünceler, onları günlerce rahatsız edebilir. Çocukların zaman zaman gerçekdışı şeylerden korkmaları nedeniyle odalarında yalnız yatmak istemediklerini hatırlamalıyız.

Unutulmamalıdır ki çocukluk çağında yaşanan her deneyimin ileriki yıllarda bir yansıması olacaktır. Bu nedenle televizyon gibi iletişim araçlarından mümkün olduğunca, eğitim amaçlı yararlanmaya özen gösterilmeli, eğlence amaçlı kullanımına sınırlı bir süre ayrılmalıdır. Bütün bu önlemler duygusal zekası yüksek çocuklar yetiştirmemize de
yardımcı olacaktır.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.


Bugün için kayıtlı nöbetçi eczane bilgisi bulunamadı.