
KENT ARŞİVİ : 34
RÖPORTAJ: Arif Ali Uyguç
FOTOĞRAFLAR: Sezgin Madran
Muvaffak Alper 1935 doğumlu. Babası askere geç gitmesinde yarar olduğunu düşündüğü için onu 36 doğumlu yazdırmış.
Alperler 4 kardeş; Şerif, Muvaffak, Nurten ve Gülten.
ŞERİF DEDE
Muvaffak Alper, Aşçı Fehmi’nin oğlu; göçmen bir aile Alperler.
Aileyi mercek altına aldığımızda yolumuz Mısır’a kadar gidiyor. Dedeleri Şerif, Mısırlı Karavelioğulları Aşiretinden. Eşi Nesibe ile Meis adasına tayini çıktığından iki yıl sonra oğlu Fehmi dünyaya geliyor. Şerif 1910 yılında Karacasu ilçesine tayin oluyor. Oradan Söke’ye gidiyor ve 1015 yılında Çine’ye geliyor. Çine’ye geldikten bir süre sonra vereme yakalanıyor ve vefat ediyor.
“Biz, Durmuş Yaşar ailesi gibi Rodos Kökenli ailelerdeniz” diyor Muvaffak Alper.
“Kahraman Köyü ağaları Nevzat Beyler, Şahin Beyler ile sıkı dostlukları varmış Dedemin” diyor Muvaffak Alper.
“Ehli keyif adammış kendisi” diyor Şerif Dedesinden söz ederken.
“Her gün sofra kurdururmuş. Bir gün Rum Köyüne (Karakollara) gidermiş, diğer gün Evciler’e. Oralarda daha rahat ediyordu beklide, bilemiyorum.”
Şerif Dede 1915 yılında vefat etmiş.
“Babam, ‘küçük yaşta yetim kaldık; babamızın mezarını o yaşam savaşı içinde koşuştururken kaybettik gitti’ derdi.”
YEMEN ŞEHİTLERİ
“Dedemin burada görev yaptığı zamanlarda her şey elindeymiş” diyor Muvaffak Alper.
“Kadıdan sonraki adammış ama cebine bir kuruş haram para girmemiş. O zamanlarda burada Fahri Bey varmış; Sandık Emiri. O zamanlar Yemen’de, yani cephede ölenlere devlet 5 sarı altın verirmiş. Bu sandık Emiri çağırırmış şehidin çocuğunu. ‘Gel Mustafa; devlet baban için 5 sarı altın vermeye karar verdi ama bu para ne zaman gelecek belli değil. Sana şu 1 lirayı versem olur mu’ diye sorarmış. O zamanlar ayakta dime don var; fakir herkes, düğmesi yok ilikleyecek. Adam o 1 lirayı da kabul ediyor. Geriye kalan 4 sarı altın lira kasada aslında ama vermiyor Fahri Bey. O kalan paralarla Aydın merkezde bir sürü mal, mülk almış Fahri Bey.”
Muvaffak Alper, o paraların ve mal mülkün Fahri Bey’in çoluğuna, çocuğuna yaramadığını anlatıyor bize.
FEHMİ ve YUMURTACI KEMAL
Aşçı Fehmi’nin eşi Varna doğumlu; İzmir Karşıyaka’ya yerleşmiş göçmen bir ailenin kızı; adı Hayriye. 1930 yılında evleniyorlar.
Aşçı Fehmi ve kardeşi (Kemal) o aralar tütün işi yapıyor.
“Babamlar 1930 yıllarında yüzlerce dönüm tütün ekerlermiş. 1931 yılındaki dünya krizinde (Kara Çarşamba; 1929 yılında Amerika’da patlak veriyor 2 yıl sonra Türkiye’ye geliyor) batıyorlar. Bütün mal varlıklarını satıyorlar ama denkleştiremiyorlar. Yahudi’ye 2000 lira borçları kalıyor. 2 bin lira ile o zaman Çine çarşısını satın al. O kadar çok para. Yahudi babamları çağırıyor; Onlara Osmanlı Bankası’ndan 2 bin lira daha kredi çıkartıyor ve işlerine devam etmelerini sağlıyor. O günlerde 560 balya tütün Sağır Dursun’un hanında duruyor; satacaklar ama alan yok; kriz her yeri sarmış.”
Aşçı Fehmi ve Yumurtacı Kemal o aralar tütün işinin yanı sıra deri işi de yapıyorlar. Deri işleme atölyesi; Ormaniçi Mezarlığının karşısında, imam Hatip Okulunun arka tarafında, çay kenarındaymış. İki kardeş 1938 yılına kadar birlikte çalışıyorlar ve ayrılıyorlar.
TABAKHANE
“Bizim tabakhanede Baygın Mehmet’in babası Kör Sabri ustabaşı olarak çalışırdı” diyor Muvaffak Alper.
“Kireç kuyuları var; derilerin atıldığı. Palamut değirmeni var yanında. O dönemin deri fabrikası gibi düşünün. İşlenen deriler İzmir’e, Yahudi’ye gönderiliyor. Sadece deri değil; Çine, Yatağan ve Muğla bölgesinin yününü, yapağısını da topluyor Amcamla Babam o zaman. Onları da İzmir’e gönderiyorlar.”
Fehmi ve Kemal, krizden sonra aldıkları 2 bin lirayı da, kalan 2 bin lira borçlarını da ödüyorlar ve kara geçiyorlar.
AŞÇI FEHMİ
Fehmi kardeşinden ayrıldıktan sonra lokanta açıyor. O zaman aşçılıktan anlamıyor. Karakollar Köyü’nden Aşçı Faik’i (Vardar) yanına aşçı olarak alıyor ve birlikte çalışmaya başlıyorlar.
“Şu anda Çarşı Camiinin olduğu yere, kavakların altına açıyorlar lokantayı. Lokantanın olduğu alan cami yapımı için istimlâk edilince babamlar şimdiki Ilgın Pasajının olduğu yere taşınıyorlar.”
Aşçı Fehmi kendi dükkânında lokantacılığa devam ediyor. O dönemde; DP iktidara gelmiş, Ali Şen Belediye Başkanı seçilmiştir.
“Babamın dükkânında İnönü’nün fotoğrafı asılıydı. O fotoğraf yüzünden Zabıta Amiri Çolak Ahmet (Erkuş) iki de bir gelir babama ceza yazardı.”
1960 yılında dükkânı kapatıyor Aşçı Fehmi. Dükkânın olduğu yeri de Yumurtacı Kemal’e satıyor. O yer daha sonra Ali Rıza Ilgın’a satılıyor.
ÜNLÜ AŞÇILAR
O dönemin aşçılarını hatırlıyor Muvaffak Alper:
“Babamın lokantacılık yaptığı zamanlarda Çine’de ünlü aşçılardan; Aşçı Hüseyin (Havuzlu Kahvenin karşısında) vardı. Aşçı Mehmet Ali (şu anki Akbank’ın olduğu yerde) vardı. Terzi Kamuran Berk’in babası vardı. Aşçı Faik (Vardar) vardı; Macur Faik. Kürt Emin bizim çıraktı. Aşçı Abdullah ile bir süre ortaklık yaptık, ayrıldık. Köfteci olarak da Köfteci Abdurrahman vardı; ondan başka köfteci yoktu o zaman.”
Aşçı Fehmi’nin aşçılığa başlayış hikâyesini anlatıyor bize Muvaffak Alper.
“Çiftçilik yapıyor o zaman Aşçı Fehmi. O günleri bana şöyle anlatmıştı:
‘Bir gün Ayaklı Mezarlığının orada tarlaya gidiyorum. Yolda ayakkabımın topuğu çıkmış, farkında değilim. Yol boyunca bastığım kum ayağımı yalamış. Geldim, Ayaklının oradaki kuyunun yanına oturdum. Ayağımın acıdığını fark ettim. Baktım, ayakkabının topuğu yok. Kendi kendime bu rezilliğin sonu yok, dedim ve bıraktım çiftçiliği. Bıraktıktan sonra da lokantacılığa başladım.’
Bana bu hikayeyi ne zaman anlattı hatırlamıyorum ama çiftçilikten lokantacılığa geçişini bana böyle anlatmıştı günün birinde.”
25 ÇEŞİT YEMEK
Aşçı Faik’in yaptığı yemek çeşitlerini sıralıyor Muvaffak Alper:
“Saray yemekleri çıkartırdı Aşçı Faik” diyor.
“Çıkmadığı gün 25 çeşit yemek çıkardı bizim lokantada. Elbasan tava, kadınbudu köfte, ciğer sarma gibi ağır yemekler pişirirdi Aşçı Faik. Onun yanında Aşçı Hüseyin (Dilsiz Hüseyin) var. Onunla birlikte yaparlardı yemekleri. Onlardan başka Bolu’dan gelen bir iki ustamız oldu ama onların isimlerini şu anda hatırlayamayacağım. Çok çeşitli yemekler yapılırdı bizim lokantada.”
1977 Yılında ölmüş Aşçı Fehmi. Eşi ondan 2 yıl sonra, 1979 yılında vefat etmiş.
ŞERİF ALPER
Şerif Alper (Muvaffak Alper’in Ağabeyi) 1948 yılında, yine şu anki Ilgın Pasajının olduğu yere pastane açmış. Aşçı Faruk 1950 yılında lokantayı taşıyınca Şerif pastaneyi, şu anki Zahireci Teyfik Okyay’ın dükkânının karşısına taşımış. 1972 yılında, şimdiki Çarşı Camiinin altındaki Pastacı Halis’in dükkânının olduğu yeri açmış. 1975 yılında dükkânı Pastacı Halis’e devretmiş ve İstanbul’a göçmüş.
Şerif Alper hala İstanbul’da yaşıyor ve sağlığı da yerinde.
İLKOKUL YILLARI
“O zamanlar evimiz Gönezerlerin sokağındaydı” diyor Muvaffak Alper.
“Şu anki Mustafa Merdin’in evinin hemen arkasında, yıkıklık şu anda orası. Orada oturuyorduk. Şu anda oturduğumuz evlerin olduğu yeri Babam 1942 yılında satın aldı ve göçtük. Çok iyi hatırlıyorum; 2850 liraya alınmıştı yer.”
Muvaffak Alper ilkokula Kız Mektebinin olduğu yerde başlamış.
“Bir yıl sonra Maliyenin lojmanlarının olduğu yere geçtik. Sonra Atatürk İlkokuluna gittik ve 1948’de orada bitirdik” diyor.
ÇİNE ORTAOKULU
“Çine Ortaokulu 1948 yılında açıldı” diyor Muvaffak Alper.
“Atatürk İlkokulu binasının alt katı ilkokuldu, ortaokul üst kata açıldı. Okul açıldığında ilk kayıt yaptıran öğrenci sayısı 28 idi, yanlış hatırlamıyorsam. Daha sonra gelmeyenler oldu, sayı 22’ye düştü. Güngör Yılmaz (Kemal Yılmaz Öğretmenin eşi) Çine Ortaokulu’nun 1 numaralı diplomasının sahibi. 2. diploma Mehmet Altın’ın (Sarraf Mustafa’nın oğlu), 3. diploma Şükrü Karacaoğlu, 4. diploma Özkan Karacaoğlu, 5. diploma Salim Serter’e ait.”
“Salim Serter’e Petite (küçük) Salim derdik” diyor.
“Salim Kesici vardı (Kasap Durmuş Kesicinin amcası); ona da Grand (büyük) Salim derdik. Salim Serter ne kadar kısaysa, Salim Kesici o kadar uzundu. Mübarekte 2 metre boy vardı.”
Ortaokulda çok iyi Fransızca öğrendiklerini söylüyor Muvaffak Alper.
“O zaman öğrendiğimiz sözcük hazinemizle bir Fransız’la rahat konuşabilecek duruma gelmiştik. Daha sonra pratik olmayınca körelttik elbette” diyor.
Top oynuyor diye ilk yıl sınıfta bırakılıyor Muvaffak Alper.
“O zaman okul müdürümüz Şadan Karacasu, ‘Şişirilmiş lastik parçasının arkasından koşmak akıl mıdır’ derdi. Okulu bir yıl geç bitirdik; 1952 yılında mezun olduk.”
Muvaffak Alper bize 1952 yılı Çine ortaokulu mezunlarının listesini gösteriyor ve fotoğraftaki şahısların kimler olduğunu anlatıyor uzun uzadıya.
PASTANECİLİK YILLARI
Muvaffak Alper ortaokulu bitirdikten sonra okumayı bırakmış.
“Babam ağabeyime 1948 yılında pastane açmıştı” diyor Muvaffak Alper.
“Okuldan sonra onun yanında çalışmaya başladım. O dükkânı Şapkacı Cemal’den almıştı babam. Orada iyi bir pastane ustası oldum. Askere gidene kadar o pastanede ağabeyimle birlikte çalıştık.”
Muvaffak Alper 1956 yılında askere gitmiş. Askerliğini onbaşı olarak yapmış ve 1958 yılı sonunda (24 ay sonra) askerden gelmiş.
Askerlikten sonra pastane işine devam etmiş Muvaffak Alper.
“Çine’de öğrendiğimiz pastanecilik yeterli gelmemişti bana” diyor.
“İzmir Karşıyaka’daki Sami Pastanesine staja gittim ve bir yıl orada kaldıktan sonra Çine’ye geri döndüm. 1961 yılında şimdiki evin olduğu yere, evin altına pastane açtım.”
ÇARŞIDAN UZAK YERE PASTANE
O dönemde Avustralya’ya işçi alındığını hatırlatıyor Muvaffak Alper.
“İlk anda annem benim pastane açmama izin vermedi. Ben de onlara Avustralya’ya gideceğim tehdidinde bulundum. Annem tehdidime karşılık dükkânı açmama izin verdi.”
Çarşıdan uzak, kıyıda bir yer gibi görünen bir yere neden pastane açtığını anlatıyor Muvaffak Alper.
“Yeni Sinema kapımızın dibinde; Serpil Sineması bir sokak ötemizde. İki sinemanın yazlığı da var kışlığı da o zamanlar. Akşam olduğunda bizim köşede yüzlerce kişi cirit atıyor. 800, 1000 kişi dolaşıyor bizim dükkânın çevresinde. Çine’den gelenlerin yanı sıra dışarıdan gelenler de var. Yakın köylerden yaya, uzak köylerden jiple gelenler oluyor. Köylüler sinemalara akın ediyor o zaman. Dükkanın olduğu yer çok hareketliydi. Gündüzleri yol arabaları dururdu zaten; akşamları da sinemaya gelenler.”
AYDIN MUĞLA GÜZERGÂHI
Muvaffak Alper Çine Çarşısının çalışma tarihçesini çiziyor bu ara.
“Önceki yolu hatırlamanız mümkün değil” diyor.
“Önceleri Aydın Muğla yolunun Çine içinden geçişi İtalyan Köprüsü, Taksi Durağı, Kara Mehmet’in Kahvesi, Eczane, Gâvurun Çeşmesi, İnönü (Namık Kemal) İlkokulu, Askerlik Şubesi yanından Evciler üzerinden giderdi. Evciler, Yağcılar, Kuru Köy’den Eskiçine’ye ulaşırdı.”
Daha sonra şimdiki yol yapılmış ama otobüsler güzergâhta pek değişiklik yapmamışlar.
“Yeni yol yapılınca Evciler üzerinden gidiş kapandı ama otobüsler yine bildiğini okuyorlardı. Yine İtalyan Köprüsünden giriyorlar, Çarşı Camiinin oradan bizim evin olduğu yöne dönüyorlardı. Lisenin kuzeyindeki sokaktan yeni yola giriyorlardı.”
EVLİLİK
Bu ara evleniyor Muvaffak Alper.
“1961 yılında Doğanyurt Köyünden evlendim. Kamil ve Cennet kızı Duran ile” diyor Muvaffak Alper.
“Üç çocuğumuz oldu. İki oğlumuz, bir kızımız. Tamer, Fehmi ve Hayriye çocuklarımızın adı.”
Muvaffak Alper’in 2 tane de torunu var. Çocukları Aydın’da oturuyor.
ÇÖP ŞİŞ VE MADRAN AYRANI
Devlet yolu çalışmaya başladığında Muvaffak Alper’in işi bozulmuş.
“Eskiden pastanenin önünde duran otobüsler yön değiştirince biz de onlara ayak uydurduk” diyor.
“Pastaneden Madran Yayık ayranı satardık; yüzlerce bardak ayran satardık günde. Bu memlekete çöp şişi getiren benim. O zamanlarda Çine’de köfteyi Köfteci Abdurrahman (Tahsin Işık’ın Babası) yapardı. Çöp şişi kimse bilmiyordu; onu da ben getirdim buraya.”
Madran Yayık Ayran’ın ilk yapıp satıcısı da Muvaffak Alper.
“1967 Yılında yol güzergâhı değişince Ağabeyimin evinin altına (şu anki Korkmazların evinin olduğu yerin üst tarafında) taşıdık dükkânı. Orada lokantacılık yapmaya başladık.”
ASFALTTA ARABA DURMASI YASAK
1970 Yılında Kaymakam ile Kafeteryanın sahibinin tartışması sonucu her şey alt üst oluyor.
“Kaymakam ile mekân sahibinin ‘sen üniversite mezunusun, ben üniversite mezunuyum’ tartışması bir anda bizim işi bozdu” diyor Muvaffak Alper.
“O tartışmadan sonra Kaymakam asfalt üzerinde direk geçen yolcu araçlarının durmasını yasakladı. Bu yasak bir anda bizim işleri bozdu. Yapacak bir şey yok; biz Çineli müşteriye bakmıyoruz ki. Bizi doyuran yolcu arabaları. Arabalar durmayınca oturduk kaldık.”
BENZİNLİK LOKANTALARI
Muvaffak Alper, şehir içinde şehirlerarası yolcu taşıyan arabaların durmasının yasaklanmasından sonra yeni bir yöntem buluyor ve lokantayı işlek bir yere taşıyor.
“Lokantayı şehir dışında bir yere taşımak durumunda kaldık. İlk aklımıza gelen yer Osanlı’nın benzinliği (şu anki Petrol Ofisi) oldu. Gittik konuştuk kendisiyle. Aklına yattı adamın ve benzinliğin güneyine bir lokanta yaptık. Kendi emeğimiz ve paramızla güzel bir lokanta yaptık oraya. Araç gerecimizi 1970 yılında oraya taşıdık.”
Muvaffak Alper Osanlı’nın Benzin İstasyonunda 5 yıl lokantacılık yapmış.
“Bir süre sonra tartıştık Osanlı ile. Kavga büyüyecek, ben üzerine düşmedim işin. Üzerine düşsem iş büyüyecek, kan akacak belki ama uzak durmanın en doğru davranış olacağını düşündüm.”
Kendi parasıyla inşaatını yaptığı binayı terk etmek zorunda kalmış Muvaffak Alper.
10 BİN LİRAYA TRANSFER OLDUK
“Kavgamızı herkes duydu o ara” diyor.
“Duyanlardan biri de Yavaşoğlu; bana haber göndermiş, gittim. Şartları konuştuk kendisiyle ve 1975 yılında dükkânı Mobil’e taşıdık.”
Taşınmalarının Yavaşoğlu tarafından garanti altına alınışını anlatıyor Muvaffak Alper.
“Ben ‘dükkânı yaptırt, geleceğim’ diyorum; Yavaşoğlu ‘nereden bileyim geleceğini’ diyor ve yapmıyor lokantayı. Benden sonunda 10 bin lira kaparo istedi. Ben de çıkarıp verdim parayı; binayı yaptırttı ve biz taşındık.”
Dükkânı 5 Mayıs 1975 günü taşıdıklarını hatırlıyor Muvaffak Alper.
“Çok iyi hatırlıyorum” diyor.
“Çünkü Ağabeyim ben dükkânı taşıdığım günün ertesi günü Çine’den ayrıldı.”
Muvaffak Alper 1986 yılına kadar aynı yerde lokantacılık yaptıktan sonra emekli oluyor ve işi bırakıyor.
ÇUBUCAK
1973 yılında Çubucak’a gidip gelmeye başlıyor Muvaffak Alper.
“O zamanla Çine’den giden yalnızca Salim Demirvuran (Çubucak’ın Muhtarı deniliyor kendisini o dönemlerde) var” diyor.
“Nevzat Hoca, Hasan Güngör, Polis Sabahattin vardı daha sonra gelenlerden. Bu aralar Hanımın rahatsızlığı (Eşi 30 Ağustos 2012 günü vefat etti) nedeniyle yaşamsal anlamda birçok programımızı değiştirdik. İki yıldır Çubucak’a gidemiyorum. Oranın dostluğu, arkadaşlığı hiçbir yerde yoktur; özlüyorum aslında Çubucak’ı ama elden gelen bir şey yok. Gitmeyen herkese tavsiye ederim; gidin, görün. Dünya tatlısı bir yerdir Çubucak.”
MİNNET İLE GÜL KOKLAMA, BATAR DİKENİ
“Hareketin olduğu yerde bereket olur; Çine’de ikisi de yok” diyor Muvaffak Alper.
“O nedenle Aydın’a ya da başka yerlere göçüyor insanlar. Onları suçlamamak lazım. Biz de zamanında Çine’den göçmeyi düşündük.”
Eski Genelkurmay Başkanı Çetin Doğan’ın ablası Sevim Doğan ile ortaokulda sınıf arkadaşı olduklarını hatırlatıyor Muvaffak Alper.
“Çetin Doğan bizden küçüktür. Onların babası 1950’li yıllarda Çine Askerlik Şubesinde Albaydı. O yıllarda bizim evde kiracıydılar. O günlerde İzmir’de dükkânı kiralamıştık; gidecektik buradan ama olmadı. Çine her zaman küçük kalmıştır; ticari anlamda küt kalmıştır. Her zaman da öyle olacak. İmkân yok, olanak yok Çine’de. O nedenle göç her zaman olmuştur ve olacaktır.”
Muvaffak Alper’e, Çetin Doğan ile sonraki yıllarda iletişim kurup kurmadığını sorduğumda bana güzel bir sözle cevap verdi. O sözle bitirdik sohbetimizi:
“Minnet ile gül koklama, batar sana dikeni.”
(BU ÇALIŞMA ÇİNE BELEDİYESİ'NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMAKTADIR)
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.