
Kent Arşivi: 39
Hazırlayan: Arif Ali Uyguç
abdaslıg El, yüz ya da bulaşık yıkanan yer.
acansız Ansızın, aniden.
accıgdan Biraz sonra, birazdan.
açgı açmak Zeytin ağacının dibindeki filizleri temizlemek.
acı geñirik Mide ekşimesi, hazımsızlıktan gelen ekşime.
acızlıg Bıkkınlık, usanç.
a_dınmag Yükü sırta almak.
afsaf Aptal, avanak, salakça.
aggın Hevesli, gönlü ondan yana.
ağarmeti Öteberi, gerekli gereksiz eşya.
ağnanmak Hayvanlar toprakta yatıp yuvarlanmak.
ahan Şuradaki, yakın olan.
ahana Şuradakine, yakın olana.
ahretlig (1) Saf, temiz, iyi, günahsız insan.
akda_mak Baştan sonuna kadar okuyup bitirmek, hatmetmek.
akgöz Aşırı korkak, budala, ahmak.
aldon Sardunya.
alımker Almaya niyeti olmak, alıcı.
alyalı Kumaş satan kişi, manifaturacı.
andon bkn. aldon
annaç Karşısı, karşı taraf, ön taraf, göz önü.
annıgabeci Anlının ortası.
añsızdan Habersizce.
ardınmak Yaslanmak, dayanmak.
arık Fide veya fidan dikmek için çapa ya da kazma ile açılan düz çizgi, çukur.
asınmak Takınmak.
atancı (1) Fazlalık.
atancı (2) Yenisi alındığı için kullanılabilir olmasına rağmen kullanılmayan eşya, araç gereç.
avlu Evin arsasının çevrilmiş alanı, bahçe.
ayazlıg Balkon, taraça.
ayıngeç Zakkum ağacı.
azılanmış Kafa tutar hale gelmiş, baş kaldırır olmuş.
bacak Küçük ve büyükbaş hayvan sayısı bildiren söz.
ba_dag Toprak testi, küçük testi.
bağa Boğazda deri altında olan şiş, guatr hastalığı.
baladız Ağaç filizi.
bandaklamak Yemeği kıyısından azıcık yemek, parmak batırmak, parmakla karıştırmak, artıklamak.
barag Taş kertenkelesi, bukalemun.
barlanmak Sütün ya da yemeğin üzerinin küflenmesi, bozulması.
basbaya_ Açıkca, doğrusu
basmak Kümes hayvanları kuluçkaya yatmak.
başında kışlamak
batar Sancı, ağrı (daha çok göğüs ve karın ağrısı).
batmak Bulaşmak.
baylañ Nazlı, ince davranışlı, edalı, uslu, kibar, ağırbaşlı, nazik.
bedel Çok az ücret karşılığı çalıştırılan uşak, hizmetçi, çoban.
belemek Çocuğu kundaklamak, sarmak, beşiğe bağlayarak, sararak yatırmak.
besereg Tüylü ve besili erkek deve; dişi boz deve ile erkek buhur devenin çiftleşmesinden doğan erkek deve, damızlık deve.
besleñgi Evlatlık, besleme, hizmetçi.
bıcırgan Kadınların meme uçlarında, çocukların ayaklarında, hayvanların ayak parmaklarıyla bileklerinde ter, pislik, çamur gibi nedenlerden ileri gelen sulu yara.
bingeşmeg Birbiri üstüne binmek, karışmak, kaynaşmak.
bitik Yapışık, yapışmışlık.
boduç Çam ağacı veya topraktan yapılmış küçük, yuvarlak, kulpsuz testi.
börkmeg Suda fazla kalması nedeniyle derinin renk değiştirmesi, boz bir renk alması.
bulsuramak Beğenmemek, az bulmak, küçük görmek.
burgulmak Dönmek.
burlanmag Dolanmak, dolaşmak.
burkulmak bkn. burgulmak
buymak (hayvanlar için) üşümek, üşüyerek ölmek.
bükme Yufka içerisine patates, soğan, ıspanak, peynir konularak yapılan börek.
canal Bir tür saksı çiçeği.
cemile Cemre.
ceryan Elektrik.
cığa Gelinlerin ve genç kızların düğünlerde başlarına süs olarak taktıkları parlak renkli tel veya tüy.
cibin sivrisinek, tatarcık vb. sokup yakarak insanları rahatsız eden küçük sineklerin genel adı.
cibinlik sivrisinek, tatarcık vb. sokup yakarak insanları rahatsız eden küçük sineklerin gece rahatsız etmemesi için tül kumaştan yapılan uyku korumalığı, ev çadırı.
cidav Kavga.
co_k Kuluçkaya yatmış tavuk ya da hindi.
cunbuldamak Su içine taş atıldığı zaman ses çıkarmak.
cücük Soğan çiçeği.
ça_dag Evin bahçesine ya da hemen yakınına tahtadan yapılan, yerden biraz yüksekçe balkon.
çalmak İlacı dışarıdan tene, vücuda sürmek.
çapa çalmak tütün, pamuk vb çapalamak.
çaykamak Elemek.
çe_çi Her türlü gerekli nesneyi satan, köy köy dolaşan gezgin satıcı.
çeltme haşlanmış patatesle yapılan bir çeşit salata.
çığı_mek (1) Seslenmek.
çığı_mek (2) Türkü söylemek.
çığı_mek (3) Davet etmek.
çığla ceviz hasadı sonrası cevizin dış yeşil kabuğundan ayrılması.
çırçır Fermuar.
çiğin Omuz.
çiğlenmek Şüphelenmek.
çiğnenti Eza, eziyet edilen.
çikli ye Ekmek yemeden yemeği öylece kaşıklayıver, ekmeksiz ye, anlamında söz.
çilemek (Yağmur) Az şekilde yağmak.
çoma_ (1) Ağız tarafı tamamen kırılmış testi.
çoma_ (2) Küçük boylu, bodur.
çomak Bodur, bacaksız, kısa boylu.
ço_şumeg Yerleştirmek.
çökek Eli ayağı tutmayan, çok yaşlı.
çullama Tavşan ve kuzu etiyle kızartılmış hamur yemeği.
dadag (kömbe) Hamurun kalan kısmından yapılan küçük ekmek, çocuk ekmeği.
davışdı (1) Söylenti.
davışdı (2) Duyulan ses, ün.
dayag Bir nesnenin çökmesini, yıkılmasını önlemek için yapılan destek.
debermeg Nüksetmek, tekrarlamak.
delimente_sek Şaşkın.
dengelmek Bir yana doğru, dirsek üstü uzanmak.
dengeltmek Tamamlamak, gerekli olan oranı toplamak, denkleştirmek.
depig Tekme, çifte.
depit İyi pişirilmemiş ekmek ya da köpeklere suyla karıştırılıp verilen un karması.
dıkdelen Ağaçkakan.
dıkılmak Arkadan koşmak, koşarak takip etmek.
dıkım Lokma.
dikelmeg Karşı gelmek, kafa tutmak, dayatmak, dikleşmek.
dikinti Bel ya da sırtta beliren romatizmal ağrı.
diñdildamak Sürekli söylemek, ısrar etmek.
dolag Makara.
dolaşıg Düzensiz, iş becerisi olmayan, beceriksiz.
doluma Parmakta türeyen bir çeşit kangren hastalık.
dombulcak Takla atmak.
dommanna_ Çalgıcı takımı, çalgıcı topluluğu.
domuşmak (Hayvan için) Miskince durmak, duruşu ve hareketlerinde hasta olduğu belli olmak.
donbildik bkn. dombulcak
do_şu Doğru, yönü.
döşek (1) Çok düz ve taşsız tarla.
döşek (2) Değirmen taşının tabanını meydana getiren yuvarlak taş.
döşeklig Yatak yüzü.
duşak Hayvanların ayak bağı, köstek.
dülger Binanın marangozluk işini yapan kişi.
dümü_lümeg Düğüm atmak, fazlasıyla düğümlemek.
edigdi_mek Hayvanın sağılacağı zaman ya da biraz sağıldıktan sonra yavruların emzirmesi.
eğleşmek Oyalanmak, bir yerde zaman öldürmek.
elbeş Bir çocuk oyunu.
elcik Sürüden ayrı olarak elde beslenen, insana çok alışkın olan hayvan.
eli çakır hırsız, eli uzun
elli İşte parmağı var, ortaklığı var.
endeki Elindeki, sana yakın olan.
engeme (engime) Meyilli yer, iniş
esdirek Delişmen, aklına geldiği gibi davranan.
eşkere Alenen, meydanda, açık açık.
evsilemek Tahılın içindeki yabancı cisimleri, çöpleri elle ayıklamak, üzerinden almak.
fısıg Eğrilmiş, yamulmuş, ezilmiş.
filke Hayvana yük sarmak için ip ya da urgandan yapılan askı.
gaba Ebegümeci bitkisi
gabeş Boynuzsuz büyükbaş hayvan
gabra Ayakkabı altlığı.
galag Şapka siperi.
galak bkn. galag
gapışgapan Talandan mal kaçırır gibi almak, mal bitecekmiş korkusuyla aceleyle alışveriş yapmak.
garankı Karanlık.
gayış Yılan.
gazyag Kazayağı da denilen sulak yerlerde, su kıyılarında biten bir çeşit ot.
gebeş Karnı aşırı şiş olan, koca göbekli.
ger Yeşil başlı ördeğin dişisi.
gıbcık Argo sohbeti seven, ciddiyetsiz kimse.
gıyıddı_mak Hafif aralamak.
gıyrak çalı dalı, küçük dallı budaklı ağaç parçası
gızeşmeg Öfkelenmek.
gicimek Oynamak, el hareketiyle şaka yapmak
gidişmek Kaşınmak
gocug Kalın kumaştan kısa palto.
göçürmek Bir bitkiyi yerinden çıkarıp başka bir yere dikmek.
gulunç Göğüste ve sırtta lokal ağrı.
gurak Hızlı, çabuk.
güdmeg Takip etmek, kollamak.
güdrük Küp, küçük toprak kap.
hadandı Haydi, anlamında.
helemme Ama, lakin, fakat.
heyya Evet.
hımbıl Şişman ve uyuşuk.
hıncalamak Ufalamak, vurarak rencide etmek.
hinayet Yaramaz, afacan.
hol Yalancı yumurta, fol yumurtası.
hoyuk Korkuluk.
hörküldetmeg Ses çıkartarak içmek.
hu Şu, yakındaki.
husa Dert, keder, üzüntü.
ıldıramag Ara sıra parlamak.
ılgın Bir tür yaz çiçeği.
ılı (İnsanlar için) biraz yabani, sözünü pek bilmeyen, topluma karışmayan.
ıñgasdan Şakadan, yalandan.
ısıran Teknedeki hamuru kazımaya yarayan araç.
iddise Göz kenarında çıkan bir tür sivilce.
ikileme Ekmek karıştırması, bir tür ekmek yemeği.
ilemtekine Tevekkeli.
intekine Tevekkeli.
isde_ci Dilenci.
işdibak İşte, burada, şu.
ite_ Un eleme sırasında yere ve çevreye unun dökülmesini önlemek için alta serilen bez ya da şaplanmış deriden yapılan örtü.
kaydı_ma Ev ve ahırda dışarıya çıkık biçimde yapılmış, üstü örtülü yer.
kayrak(1) Yassı, düz, tabaka halindeki taş.
kayrak(2) Yassı ve düz taşla oynanan bir çocuk oyunu, kaydırak.
keleter (keletir) İki kulplu, küfe şeklindeki sepet.
kelle Adet, tane.
kesik (1) Tarla, bağ ve bahçe çevresine açılan hendek, ark.
kesik (2) Sebze bahçesi.
kesik (3) Çiğ sütten yapılan yağsız peynir, çökelek.
kesim Dört dönümlük toprak alan.
kevkmek Yamultmak.
kıdnak Parça, bölüm.
Kıpreşmek Kımıldamak, yerinden oynamak.
kıpşanmak bkn. kıpreşmek
kırkık Çepiçden büyük, tüyü kesilmiş, henüz doğum yapmamış dişi keçi.
kıypıttı_mak Sapmak, gittiği yoldan çıkmak, dönmek.
kina_mına Aksine, tersine, alaylı ve ters şekilde.
kireşmik Çiriş Otu
kirişme Bkn. kireşmik
kişelemek Kümes hayvanlarını kovalamak.
koyak (goyak) Bir ucu dağda son bulan kapalı boğaz, iki dağ, tepe arasındaki boşluk, vadi.
kö_lük Laf üstüne laf söylemek.
kusgun Hayvanın beline bağlanan eğer ya da semer kayışı.
küşümlenmek Kuşkulanmak, şüpheye düşmek.
küt Kesme özelliği, sivriliği kaybolmuş kesici araç.
lamarine Çinko saç karışımı teneke.
magsus Şakadan. (eş anlamlısı: Ingasdan)
magsusdan bkn. magsus
mehesiz Uygun olmayan davranış sahibi, toplumda davranışlarını kontrole edemeyen
menengeç Menenjit hastalığı.
mıkır Cimri, açgözlü.
mugallid Şen, şakacı, esprili kişi.
mücre (1) Küçük, değerli eşyaların konulduğu sandık.
mücre (2) Çekmece.
na_b Lakap, takma ad.
nalettayın Eğreti bir şekilde.
necebo_sa Nasıl olsa.
nemben (nebenben) Nereden bileyim ben.
obal Vicdanı inciten iş, vebal, davranış.
ocaglıg Ocağın üstüne yapılmış, mutfak gereçlerinin konulduğu yer, raf.
o gidenne_ Oralar, o çevreler, o alanlar.
okuntu Düğüne çağrı için verilen eşya, davetiye.
oñaglamag Tamir etmek, düzeltmek.
oyalmak sağlık yönünden biraz kendine gelmek, iyileşmeye yüz tutmak
öçermek (1) Ateşi kuvvetlendirmek için üzerine küçük parçacıklardan atmak, kenarda yananları üzerine atmak.
öçermek (2) Konu hakkında kişiyi ateşlemek, fitne sokmak.
öğreg Kısrak, beygir sürüsü.
öğrekotu Tohumları ve sapları zehirli, küçük sarı çiçekli ve sapları sütlü bir bitki, balık otu, ağılı ot.
öğü_meg Kusmaya çalışmak, boğazdan ses çıkarmak.
öğürmek (1) bkn. öğü_meg
öğürmek (2) Hamuru yoğurmak, hazır hale getirmek.
ölçe_meg (1) Birini yalan yanlış yönlendirmek, fitnelemek, ara bozmak.
ölçe_meg (2) Sönmeye yüz tutmuş ateşi alevlendirmek, düzenlemek.
ötübere Ivır zıvır şeyler.
paldımsız Davranışları düzensiz olan, saygısız ve düşüncesiz.
pa_pı Bir işten zarara uğratılmak, aldatılmak.
patırmak Koşmak, aceleyle koşmak.
peçe Dumanın geri dönmemesi için ocağın önüne konulan perde.
pepi_ (pepir) Kekeme.
pırdoleya Çepeçevre.
pırşak Buruşuk, buruşmuş.
piran Çatal.
piren Süpürgeotu.
pund İstek, heves, iş yapma azmi.
purşak bkn. pırşak
pülçük (1) Dokumaların eskiyip saçaklanmış yerleri.
pülçük (2) Mısır püskülü.
sadranmak Bir sözü sık sık yinelemek.
saksak(1) Yapışkan bal vb. şeylerin bulaşığı.
saksak (2) Sırnaşmak, ısrarla üstelemek.
selinti Sel sularının sürüklediği çer çöp.
sıggın Havanın nem oranı yüzünden sıcaklığın yoğunluğu.
sırık Zeytin hasadında kullanılan araç; ağaçtan zeytin düşürme sopası, ilkel zeytin silkme aracı.
sibek Küçük çocukların yataklarını kirletmemeleri için beşiğe takılarak sidiği oturağa götüren tahta boru, kamış.
sobuca Pazartesi günü.
soğguç Yalancı emzik
soğuglamak Nezle olmak, üşütmek.
somad Boğaz.
somak bkn. somad
sovcecig Soğukca, serinden biraz daha soğuk, soğuğa yakın.
söğkenmek Uzanmak, yatmak, yaslanmak.
sü_neşik sünepe sünepe dolaşan, mıymıntı.
susak Sukabağından oyulmuş maşrapa.
süle_mancıg Semender, küçük kertenkele.
sü_lem Düz, ince, uzun boylu (ağaç ya da insan).
süreç Bulaşık bezi
şah Yeni ağaç sürgünü, filiz.
şe_lenmeg Yaramazlık etmek.
şımşırık Sırılsıklam, çok terli.
şivşi_mek Sebze, meyve fidanını ekmek.
tabla Toprak ya da kumda araçların bir kaç kez gidip gelmesiyle açılan, sertleşen, belirlenen yol.
ta_han İlerideki, görünen ama uzat olan.
te_biye: Soslanmış yemek türlerinin hepsi için kullanılır.
teddimeg Bir şeyi itelemek düşürmek.
terbiye: bkn. te_biye
tıraka Çalım, kibir.
tilbis Temizlik hastası.
tilkişen Kuşkonmaz.
tohur Zeytinin yıllık rekoltesi.
tollemek Asmak, bir yerde sallandırmak.
tosmak Dokunmak.
tu_kuşmak (Hayvan için) durulmak, sessizleşmek.
tülü Güreşçi, güreşçi erkek deve.
tümbek Tümsek, tepe.
tütüntü Teşvik etmek, gaza getirmek.
ufra Hamurun tahtaya yapışmaması için serpilen un.
undu_cuk Şakadan aldatmak.
u_roleñ Uğurlar olsun, güle güle.
uyunmak Sıcağın iyice artması, nem oranının artarak sıcağın çekilmez şekilde rahatsızlık vermesi.
uyutmak (Süt ve hamur için) mayalamak.
ü_meşig Karmaşık, içinden çıkılmaz durum.
ümük Soluk borusu, gırtlak.
ümzük İplik kırıntısı, tozu.
ürün Otlakta, dağda, yerinden kaldırılmadan kuruyan ya da hayvanlara yedirilmeyen yabani ot.
ürsüm Töre, gelenek.
üsbaş (1) Giysiler.
üsbaş (2) Yukarı taraf.
vakit Güç, takat, derman.
yanpiri Yan yan, yanlamasına.
yantiri bkn. yanpiri
yazıgo_ Deftere yaz, veresiye yaz, şimdilik yaz bakalım.
(BU ÇALIŞMA ÇİNE BELEDİYESİNİN KATKILARIYLA HAZIRLANMAKTADIR)
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.