• 7 Aralık 2012, Cuma 11:17

AYDIN İLİ VE ÇİNE İLÇESİ TARİHİ SEYRİ

Kent Arşivi: 45
Hazırlayan: Arif Ali Uyguç

Anadolu ve bağlı olarak Aydın, tarih öncesi çağlardan bu yana kuzeyden, doğudan ve batıdan gelen insan topluluklarının akınına uğramıştır. Hititler, Phyrigyalılar, Lidyalılar, Persler, Makedonyalılar, Romalılar ve Bizanslılar bölgemizde egemenlik kurmuşlarlardır. Bölgenin asıl sahipleri olarak bilinen Karialılar, Hititlerin alt kolu olan Luvilerin soyundan geldiği iddia edilmektedir. Bu kesin olarak kanıtlamamış olmakla birlikte Hititlerin alt kolu olan Luvilerin bölgedeki egemenlikleri ardından bölgemizde Pelagslar ve Leleglerin izlerine de rastlanmaktadır.

Etiler devrinde Aydın İli
Aydın İli toprakları o dönemde büyük eti birliğinin bir parçası idi. Büyük depremler, su baskınları ve ulusların saldırıları sonrasında İ.Ö. 1200’lerde zayıflayan Etiler nedeniyle bölge Kumanların yönetimine geçmiş ve 300–500 yıl kadar prenslikle idare edilmiştir. Süregelen göç ve saldırı dalgaları bölge yönetimini sık sık değiştirmiştir. Karialılar, Lidyalılar, Meonlar ve İyonyalılar İ.Ö. 12. yy’da bu topraklarda kendilerine kentler kurarak egemenlik sürmüşlerdir.

Karialılar
Tarihöncesi dönemde Ön Asya’dan gelip bölgeye yerleştikleri düşünülen Karialılar, tarih öncesi dönemde bölgeye adını veren ulustur. İ.Ö. 4000 yıllarında Ege Denizi adalarına geçerek Girit’te Minos Uygarlığı’nın öncülüğünü yapmışlardır. İ.Ö. 3000’lerde yine Yunan Yarımadası’na geçip kentler kuran Karialılar, aynı dönemdeki kavim saldırıları nedeniyle geriye, batı Ege bölgesine göç etmişler ve Milas kentini başkent yapmışlardır. Alabanda, Alinda kentlerini yenilemişler, Söke, Bozdoğan Karacasu bölgelerini ele geçirmişler Aphrodisias ve Kyndia kentlerini kurmuşlardır. Yunan yarımadası ve adalardaki kavim saldırıları sürmüş ve Dor istilaları bütün Ege’yi sarmıştır. Bu dönemde temeli Akalar olan İyonlar Ege kıyılarını ve Adalar’ı tutmuşlardır.
Ege Kıyılarındaki Karia Kentleri Roma ve Yunan saldırılarından etkilenmişler, zaman içerisinde birer Roma ya da Yunan kenti görüntüsüne bürünmüşlerse de Çine sınırları içerisinde bulunan Alabanda, Gerga ve Karpuzlu’daki Alinda kentlerinin gözle görülür Helenleşmesi saptanmamıştır.

İyon, İran, Roma ve Bizans Devri
İyonlar, istila ettikleri sahil şeridine İyonya adını verdiler. İç kesimlerde yine Karialılar, yukarıda Lidyalılar, aşağıda Likyalılar bölgenin sahibiydiler. Adı geçen bölgede bir kaç kent kurmuş olan Pelagslar ve Lelegler de bölgenin sakinleri idiler. Denizci olan İyonlar kısa sürede gelişti ve kıyı kentlerini onardılar ve yaşanılır hale getirdiler. Kurdukları 12 kentin birliğini Kuşadası Güzelçamlı’da kurdukları Paniyonium tapınağında topladılar. İlginçtir bu tapınağa Helenlerin (Atina ve Spartalılar’ın) girmesini yasakladılar.
İ.Ö. 708’de Lydia kralı Giges İyonlar’a savaş açtı ve bu savaş İyonların bölgedeki egemenliği nin yüzyıllar sonra da olsa dalgalar halinde yok olmasının yolunu açtı. Giges ölene kadar İyonlarla savaştı. Onun ölümünden sonra yerine geçenler de İyonlar’la savaştılar. Krezus’un üstün başarıları ile İyonlar çökertildi ama o da İ.Ö. 546’da İranlılara yenilip esir düşünce topraklar İranlıların eline geçti.
İran istilası Büyük İskender’in sefere çıktığı zamana kadar (İ.Ö. 333) sürmüştür. Büyük İskender’in seferi ve sonrasında Makedonların egemenliği altına giren topraklar İ.Ö. 192 yıllarında Romalıların saldırılarına uğramaya başlamıştır. Sahil kentlerinden başlayan istila zamanla içerilere kadar sürmüş ve İ.Ö. 70’lerde Nysa’ya kadar girmişlerdir. Aydın ili sınırları içerisinde olan Karia kentleri Romalıların egemenliğine girmiş olsa da tarihçiler İç Karia kentlerinin kesinlikle Romalılaşmadığını yazmaktadırlar.
İ.S. 395’de Roma İmparatorluğu bölününce bölge Doğu Roma’nın egemenliğine girmiştir. Bölgenin Hıristiyan birliği Anadolu Birliğine bağlanması bu döneme denk düşmektedir. Bu dönemde Priene, Miletus gibi kentler birer başpiskoposluk merkezleri oldular. Adı geçen dönemlerde Alabanda ve Gerga gibi bölgemizin güzide kentleri yönetimsel açıdan Roma egemenliği altında bulunmuş gibi görünse de bağımsız birer kent durumundaydılar.

Selçuklular Devri (1071-1307)
Selçuk Türkleri’nin bölgeye gelişine kadar Aydın ili Bizans egemenliğinde kaldı. Sultan Mesut Haçlı Ordularını bozguna uğratıp Konya’yı başkent yapmasından sonra Ege ve Aydın (Tralleis) Selçukluların eline geçti. (1177) Aynı yıl Manuel bölgeyi yine kuşattı ama 2. Kılıçaslan bölgeyi 1186’da yine işgal etti. 1193’de Gıyasettin Keyhüsrev bütün bölgenin sahibi oldu. Aydınoğulları’nın bölgeye geldiği 1307 yılına kadar topraklar Selçuklular tarafından yönetilmiştir. Aydınoğulları bölgeyi 1390 yılına kadar yönettiler ve bölgenin yönetimi Osmanlılara geçti.
Daha önce de belirttiğimiz gibi Çine Bölgesi o dönemde Menteşeoğulları egemenliğinde bulunuyordu. Selçukluların bölgeden çekilmesinden sonra (1307) bölgenin ilk yerleşim yeri şu anda Eskiçine olarak bilinen yerdir. Selçuklu Mimarisinin en iyi örnekleriyle süslü olan Eskiçine günümüzde hala tarihsel önemini korumaktadır.

Osmanlılar Devri (1366-1919)
Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt Aydınoğulları üzerine yürüdü. İsa Bey savaşı kabul etmedi ve 60 kentini, 300 kalesini, 70.000 asker ve topraklarını yıldırım’a bıraktı. (1390)
1402’de Timur Osmanlı ordusunu dağıtınca İsa Bey’in oğlu Musa Bey Timur’un yardımıyla beyliğin başına geçti. Bu birlik 2. Murat zamanına kadar (1425) egemenliğini sürdürdü. 2. Murat Aydın birliğini yine topraklarına kattı ama isyanlar, başkaldırılar hiç durmadı. Aydınoğulları’nın tamamen Osmanlı ordusuna katılması 1461 yılında Kütahya Sancağı’na katılmasına denk düşmektedir.
1522’de Rodos seferine çıkan Kanuni 100 bin kişilik ordusuyla Aydın Çine üzerinden güneye geçmiştir. Bu geçiş tarihi Çine’nin tam olarak Osmanlılara katılış tarihi olarak verilebilir.
1579 yıllarında zayıflayan imparatorluk nedeniyle bölgede eşkıyalar türemiş (Zor Mehmet’in Kâhyası Yusuf Paşa, Kalenderoğlu, Karioğlu) ve yönetim zorlanmıştır. Bu çeteler bölgeyi sık sık yağmaladılar. Bu saldırılar 1607 yılında bölgeye gelen Halep Valisi Dişlek Hüseyin Paşa zamanında kesilmiştir.
1811 yılında idari değişiklik yapıldı ve Aydın eyalet merkezi oldu. Isparta, İzmir, Manisa, Muğla ve Antalya sancakları Aydın’a bağlandı. 1826’da yeniçerilik kaldırılınca bölgede yine huzursuzluklar oldu ama Çengeloğlu Tahir Paşa duruma kısa sürede hâkim oldu.

Kurtuluş Savaşı’nda Aydın (13 Mayıs 1919-7 Eylül 1922)
15 Mayıs 1919 günü Yunan İzmir’e çıkmıştır.
Söke 17 Mayıs 1919 günü İtalyanlarca işgal edildi. Komutanın diktikleri bayrağı götürerek “Bu bayrak ancak kanla iner” sözleri ile başlayan Anadolu İsyan harekâtı (Albay Selahattin Bey, Binbaşı Saip Bey, Cafer Efe gibiler bunların başında idi) kurtuluşun son gününe kadar durmamıştır.
Yunanlılar 27 Mayıs 1919 Salı günü Aydın’ı işgal etmişledir. İşgal sırasındaki saldırılar ve insanlık dışı davranışlar nedeniyle halkın can ve namus güvenliğinin kalmadığı hemen anlaşıldı ve Albay Şefik Bey’in teşvikiyle Çine’de Kurtuluş Savaşı tarihinin ilk Ulusal Birliği kuruldu.
Bu ara Yunan İstilacılar batıya yürümeyi ve önlerine gelen kasaba ve kentleri işgal etmeyi sürdürüyordu. 3 Haziran günü Nazilli işgal edilmişti.
6 Haziran günü Yörük Ali Efe yönetiminde Çine’den çıkan 17 kişilik milis kuvveti bir yandan Menderes Nehrine doğru ilerliyor bir yandan da düşman birlikleri ile ilgili bilgi topluyordu. Yenipazar Donduran Köyü’ne geldiklerinde Yörük Ali’nin çevresinde 60 kişilik yiğit bulunuyordu.
15-16 Haziran gecesi yola çıkan milisler Menderes Nehrini geçip Sultanhisar’a yürüdüler. Sabah erken saatlerde telgraf tellerini kestiler. Malgaç Köprüsü üzerindeki Yunan işgalindeki karargâha saldırdılar. Ne olduğunu anlayamayan Yunan işgal askerleri silahları bırakıp kaçıştılar. Bu saldırıda Yörük Ali’nin birliğinden yalnızca Çine İbrahimkavağı Köyü’nden Tahtacı Memiş yaralanmıştır.
Yörük Ali Efe birliğini İsabeyli Köyü’ne ilerlemişti. 19-20 Haziran gecesi Demirci Mehmet Efe’nin Nazilli’ye baskın düzenlediği haberi geldi. Yunan Nazilli’den de kaçmıştı ama kenti yağmalamıştı. Yunanlılar Nazilli ve Atça’dan çekilirken 40 kişiyi de beraberinde götürmüşlerdi. Dönüş yolunda önlerine çıkan her canlıya ateş etmişlerdi.
Bu ara Nazilli’de Nazilli Heyeti Temsiliye’si, Çine’de Çine Heyeti Milliye’si kurulmuştu. Halk ve ileri gelenler durmadan milis oluşturmaya çalışıyor, birlik topluyorlardı. Aydın görüşlü Müderris ve müftüler halka fetvalar veriyor, halkı ayaklanmaya çağırıyorlardı.
20-21 Haziran gecesi Erbeyli İstasyonu’na baskın düzenlendi. Muğla, Çine Aydın çevresi halkından oluşan 70 kişilik milis birliği Bakırköylü Teğmen Kadri Bey ve İzzet Bey’in çevresinde toplandı. Sabaha kadar saldırı devam etti. Köyde konaklayan Yunan birliğinin ve istasyondaki yunanlıların çapraz ateşi arasında kalan milisler sabaha kadar savaştılar. 7 şehit vererek geri çekildiler. Yunan birlikleri 30 ölü, 45 yaralı vermişlerdi. 22 Haziran günü yaralı ve ölülerini trenle Aydın’a sevk ettiler. Ölü ve yaralılarını halka gösteren Yunanlılar “bunların intikamı alınacak” diyerek Aydın halkına gözdağı vermeye çalıştı. Bunu da yaptılar. Aydın yakınlarında bulunan köylere saldırdılar ve yaşlı çocuk demeden herkesi kurşuna dizdiler. Erbeyli istasyonunda 72 kişiyi toplu olarak kurşuna dizdiler.
Kimse yılmadı, kimse korkuya kapılmadı. Çocukların süngülenmesi, kadınların erkeklerin önünde tecavüz edilmesi Aydın halkını daha da ateşledi.
23 Haziran 1919 günü Osmaniyeli Kara Durmuş 70-80 kişilik gönüllüyle İncirliova baskınını yaptı. Aynı gün birliği ile birlikte Ovaeymir Köyü’ne gelip yerleşti.
Tellidede Savaşı’nı Köprübaşı Savaşı izledi. Ardından iki gün sürecek olan Aydın Kent Savaşı yapıldı ve 33 gündür işgal altında olan aydın 30 Haziran günü düşmandan arındırıldı. Ama sokaklar ceset, kan, yıkım ve yakım doluydu. Kentin ileri gelenleri esir alınmışlardı. Aydın 3 gün 3 gece yandı. Düşman İncirliova’ya çekilmişti.
4 Temmuz 1919 günü Yunan Aydın’a yeniden saldırdı. Karşılıklı top atışlarıyla gün boyu savaşıldı. Güçlü düşman askeri karşısında milisler geri çekilmek zorunda kaldı. Ertesi gün yapılan saldırıda milisler tamamen geri çekilmek zorunda kaldı ve Yunan ikinci kez Aydın’ı işgal etti. Bu çok kanlı olmuştu. Her taraf yakıldı, yıkıldı. Kentte bir tek Türk kalmamıştı.
5 Haziran günü İtalyanlar Çine’yi işgal etti. Bu işgale karşı gelinmedi ve kan dökülmesi engellendi. Çine’nin ileri gelenleri İtalyanlara karşı temkinli ve itiyatlı davrandılar ve onların davranışlarını yakından kontrol etmekten başka bir şey yapmaz göründüler.
Hızını alamayan Yunanlılar Menderes Nehrini geçerek Hallaçlar Köyüne kadar ilerledi ama İtalyanlar onları orada durdurdu. Paris Barış Konferansı’nın kararlarına köprübaşına geri çekilmek zorunda kaldılar. İki işgalci de köprübaşında birer karakol kurdular.
Bu olaydan sonra Çine’de bulunan milisler ve 57. Tümen karargâhı Nazilli’ye taşındı. 11 Temmuz günü Yörük Ali Efe ve Demirci Mehmet Efe de 200 kadar milis toplamıştı.
13 Temmuz günü milisler bir keşif gezisi yapmak için yola çıktı ve çatışma yaşandı. Çatışma kısa sürede savaşa dönüştü. Üç gün süren savaş sonrası milisler geri çekilmek zorunda kaldı. 18 Temmuz günü düşman Umurlu’nun Musluca çayına dek ilerlediler.
Hemen ardından milisler iki alay kurdular İlki Ulusal Menderes alayı, ikincisi de Ulusal Aydın Alayı idi. Aydın’da ilk ulusal cepheler kurulurken Atatürk ile de doğrudan ilişkiler sıklaştırıldı. Bu oluşumları Atatürk NUTUK’TA şöyle açıklayacaktı:
“Aydın cephesinde mübarek vatanı istila etmeye çalışan düşmanla Kuvayı Milliye çarpışmakta ve her karış toprağına sadık ve fedakâr evlatlarının naaşlarını gömmektedir.”
Nazilli Heyeti Milliyesi Ağustos 1919 başlarında icra organı haline gelmişti. O dönemde artık tüm istilacı birliklere emirleri Karadeniz İtilaf Devletleri Başkanı Mareşal Milen veriyordu. Milen bir heyet göndererek bölgenin incelenmesini istedi. Heyet 7 Eylül 1919 günü Aydın’a geldi. Aydın, Çine ve Nazilli’de 175 şahitle görüşen heyet Yunan zulmünü haklı çıkarmaya çalıştı. Bundan Kuvvet alan düşman cepheye asker yığmaya başladı. Milen Ulusal Milis Kuvvetleri’nin dağılmasını istiyordu. Aksi halde Yunan birliklerine saldırı emri vereceğini söylüyordu. Baskılar bir şeyi değiştirmedi ve Aydınlı bir avuç milis bölgeyi 13 ay kahramanca savundu. 4 Ocak ve 4 Mayıs 1920 tarihlerinde iki büyük savaş oldu ve Kuvayı Milliye Komutanı Refet Paşa ve Demirci Mehmet Efe Nazilli’den ayrılmak zorunda kaldı.
Bütün hazırlıklarını tamamlayan düşman 22 Haziran 1920 günü saldırıya geçti ve ilerlemeye başladı. Aydın bölgesinin düşman eline geçmesi bu saldırıların 9 Ağustos 1920 gününe kadar milislerin direnmesi sonrasında gerçekleşmiştir.
Bir yıl sonra Temmuz 1921’de düşman Ankara Seferi adını verdiği taarruzla Afyon’a dek Ege Bölgesi’ni işgal etti. Aydın terk edilmişti. Muğla, Çine, Denizli, Dinar, Antalya, Konya gibi yerleşim yerlerine sığınmışlardı. Bölgede kalan Rum kökenli kişiler köyleri yağma ve talan etmişti.
26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz ile bozguna uğrayan düşman kaçarken en büyük zararı yine Aydın iline vermiştir. Germencik Kanlıbahçe, Köşk Karatepe gibi köylerde camilere ve damlara doldurduğu kadın ve çocukları ateşe vererek yakmışlardı.
Aydın’ı boşaltan düşman önce Kemer Köyü’nü yaktı. Serçeköy’den Domalan’a, Sınırteke’den Ömerbeyli’ye, Turanlar’dan Savrandere’ye kadar yüzlerce köy yakılıp yıkılmıştı.
Ulusal Kurtuluş Savaşımızın Kahramanı Şanlı Türk Ordusu, düşmanın harabeye çevirdiği İlimiz topraklarına 5 Eylül 1922 günü girdi. Aynı gün Kuyucak ve Nazilli, 6 Eylül günü Söke, 7 Eylül günü Aydın kurtarıldı.
Kahraman Türk Ordusu’na Aydın’dan katılan ve kanlarının son damlasına kadar savaşıp Yunan’ı denize döken Aydınlı Yörük Ali Efe’ye Çine Cephesi’ne, Kara Durmuşlara, Demirci Mehmet Efeler’e, Albay Şefikler’e, Teğmen Kadriler’e ve daha binlerce gözü pek vatan evladına buradan saygı ile selamlıyoruz. Onlar olmasaydı şu anda, şu güzelim İzmir Körfezi’nin kıyısında toplanmış Aydınımızın güzelliklerini konuşuyor olamazdık. O kahraman Efeler’in torunları olarak hepimizle gurur duyuyoruz.

Tepecik Höyüğü
Çine Karakollar Köyü’nün 3 km güneybatısında yer alan Tepecik Höyüğü Çine Çayı’nın 1 km. doğusundadır. Karakollar Ovası’nın içinde bulunan höyük 40x120 m boyutlarında ve 9 m yüksekliğindedir.
Tepecik ilk olarak Engin Akdeniz tarafından 1995 yılında incelenmiştir. Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Sevinç Günel 2001 yılında yüzeysel araştırma başlatmış ve üç yıl süren inceleme sonrasında 2004 yılında kazılara başlanmıştır. Yapılan kazılar höyükte en erken Geç Neolitik Çağ’dan Klasik Çağlara uzanan kesintisiz bir yaşamın varlığını ortaya koymuştur. Bulgular höyüğü Erken Tunç Çağına ve Kalkolitik Kültüre taşımaktadır.
Kazılarda elde edilen bulgular erken dönem Batı Anadolu seramik geleneğinden örnekler vermektedir. İ.Ö. 2. bin yıllarından daha eskilere dayanan günlük kullanım parçaları kazıların doyuruculuğunu göstermektedir. Kazılar Tepecik Höyüğü’nün basit bir yerleşimden öteye gelişmiş bir yerleşim olduğunu kanıtlamıştır. Bulgular Miken Kültürü ile paralel bir kronoloji vermektedir.
8 yıldır süren kazılarda sur duvarları, ithal Miken kapları, günlük kullanıma ait kaplar, hayvan biçimli kaplar, metal eserler, mermer idoller, perdah ve oluk bezemeli kaplar, taş baltalar, işlenmiş kemikler bulunmuştur. Kazılarda obsidyen, çakmaktaşı, dağ kristali ve kuvars gibi çeşitli taşlardan yapılmış orak dilgi ve dilgicikleri de bulunmuştur ki bu da Tepecikte tarımın da yapıldığını kanıtlamaktadır.
Çine Tepecikte şu ana kadar kazı çalışmalarından elde edilen neticeler, bulunduğu coğrafyanın henüz yeterince bilinmeyen Bronz Çağları ve öncesi kültürel yapısına katkı sağlamaktadır. Tepecik Höyüğü, Çine’yi tarihsel açıdan tarih öncesi dönem yerleşimleri listesine yerleştirmiştir.

Alabanda
Çine’nin 9, Çine Çayı’nın 2 km. batısında yer alır. İ.Ö. 3 binlerden bu yana aynı adla anılan kent Karyalılara, Luvilere, Perslerin, Romalılara, Bizanslılara, Selçuklular ve Osmanlılara yataklık yapmıştır. İ.Ö. 1400 yıllarında Arzawalıların egemenliğinde bulunan kent, İ.Ö. 5. yüzyıllarda Perslerin, İ.Ö. 3. yüzyılda Suriyelilerin, İ.Ö. 2. yüzyılda Romalıların ve Rodosluların egemenliğinde bulunmuştur. Anadolu’nun hıristiyanlaşması sonrasında Bizanslıların egemenliğine giren kent Aphrodisias’a bağlı bir piskoposluk merkezi olmuştur.
1300’lerde Selçukluların egemenliğine giren kent Rodos Seferi’nden sonra Osmanıların egemenliğine girmiştir.
Alabanda’da para basımına İ.Ö. 3. yüzyılda başlanmıştır. Bir dönem bölgenin altın para basma yetkisine sahip tek kenti olan Alabanda’nın sembolü Pegasus (uçan at)’tur. Kente özgü mor renkli koyu mermer türü ile yapılan süs ve kullanım eşyaları bulunmaktadır. Gül yetiştiriciliği, kristal, kenevir üretimi, grena taşı ve süs eşyası yapılmaktaydı. Mimarlığını, demirciliğin, boyacılığın, fenerciliğin, sepiciliğin yaygın meslekler olduğu bilinmektedir.
1905 yılında Etem Hamdi Bey tarafından başlatılan kazılar günümüzde Aydın Müzesi tarafından sürdürülmektedir. Meclis Evi, tiyatro, surlar, su kemeri, nekropol, agora, Roma hamamı, Apollon ve Artemis (Dor) tapınağı turistlerin ilgi ile izledikleri yapılardır.

Gerga
Çine’nin 7 km. güneyinde, Alabayır ve Ovacık Köyleri arasında bulunan Gerga antik kenti hala çözülemeyen tarihiyle gizemli bir görüntü sergiler. Kente yaklaşıldığında dev bir kayanın üzerinde Gergakoma (Gerga Köyü) yazısıyla başlar gezgin şaşırmaya. Kent merkezine yaklaştıkça ortaya çıkan ve kutsal pınar olduğu sanılan yapılar ve hala çatısı bile sağlam duran tapınak ilginçtir.
Tapınağın kapı üstünde dev harflerle GERGAS yazar. Tapınağın güney batısında iki adet tapınım taşı (obelisk) bulunmaktadır ve bu taşların üzerinde de Gergas yazısı görülür.  Tapınağın batısında, 1889 yılında Fransız G. Cousin’in ayakta görme şansı bulduğu, ayakları kırılmış ve yerde yatan 4.30 m. boyutunda devasa bir yontu bulunmaktadır.  Tapınağın yine güneybatısında kentte yaşayanlar tarafından üzüm ya da zeytin sıkmak için kullanıldığı sanılan tekneler ve çukurlar bulunmaktadır. Hellen ya da Roma kültür kalıntısının rastlanmadığı Gerga kentinde yapılan daha çok Kyklops yapı örneği sergilemektedir. Bu örnek ile bölgede tarih öncesi dönemde Leleg yerleşiminin olduğu kanıtı ortaya çıkmaktadır. Gerga Antik Kentinde bu güne kadar kazı çalışması yapılmamıştır.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.

Bugün için kayıtlı nöbetçi eczane bilgisi bulunamadı.