• 20 Mart 2013, Çarşamba 09:06

Şeytan Durağı’nın sahibi: Süleyman Deveci - iz bırakanlar 5

Şeytan Süleyman bir düğün meydanında oynuyor


HAZIRLAYAN: Arif Ali Uyguç - Emin Aydın

Bir yaşanmış
Çine Birliğe ait bir minibüs Aydın’dan Çine’ye doğru geliyordu. Yan yana oturmuş iki kadın yolcu arasında sohbet ediyorlardı.
“Çineli misin” diye sordu yaşlı kadın.
“Çineliyim ama Aydın’da oturuyorum” dedi 60 yaşlarındaki diğer kadın.
“Hayırdır Çine’ye neden geliyorsun?”
“Ailemin yarısı burada oturuyor. Sıkça gelir giderim Çine’ye. Atalarımın yaşadığı yer Çine. Dışarıda da olsam her daim gözümde tüten, özlemini asla yenemediğim yer Çine.”
“Çine güzel bir cennet” dedi yaşlı kadın. “Ben de Çineliyim. Kızım Denizli’de öğretmen. Onun yanından geliyorum. İki gün kalıp döndüm. Yaşayamıyorum büyük şehirde. Kimse kimseyi tanımıyor oralarda. Çine’de öksürüğün tutsa komşun geçmiş olsuna gelir. Oralarda öyle değil; herkes kendi derdinde.”
“Haklısınız. Çine’de komşuluk ilişkileri atalarımızdan gördüğümüz geleneklerle sürüyor. O nedenle çok seviyorum Çine’yi.”
“Kimlerdensin” diye sordu yaşlı kadın.
O ara minibüs Çine’ye girmek üzereydi, yolculardan biri şoföre seslendi:
“Ben Şeytan Durağı’nda ineyim.”
60’lı yaşlardaki kadın yaşlı kadına döndü ve gülümseyerek şu cevabı verdi:
“Ben bu durağın sahibinin kızıyım Abla.”

Çocukları
O kadın, Pervin Burgaz. 1951 doğumlu, lise mezunu, evli ve 2 çocuk annesi olan Pervin Burgaz, uzun yıllardır, ticaretle uğraşan eşi Ali ile birlikte Aydın’da oturuyor. O, Şeytan Durağı’na adına veren ve Şeytan Süleyman Lakabıyla yaşayıp ölen Süleyman Deveci’nin en küçük Kızı.
Mehmet Deveci, Süleyman Deveci’nin hayatta olan tek erkek çocuğu. 1942 yılında doğan Mehmet Deveci,1971 yılında Burgaz’dan Subaşı’na gelme Sabri Burgaz’ın kızı Ulviye ile evlenmiş, 2 çocuk, 1 torun sahibi.
Leman Duran, en büyük kızı Süleyman Deveci’nin. 1937 doğumlu olan Duran, 1973 yılında Denizli Çal’da ilköğretim Müfettişliği görevini sürdürdüğü dönemde tanıştığı Ahmet Duran ile evlenmiş. 5 çocuk, 9 torun sahibi olan Duran’ın 2 de torun çocuğu bulunuyor.
Neriman Aslan 1948 doğumlu ve Öğretmen Okulu mezunu. 27 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra 1994 yılında emekli olan Aslan, Çine Lisesi’nde uzun yıllar Fransızca Öğretmenliği yapan Hasanlar Köyünden Niyazi Aslan ile evli ve 1’i vefat etmiş 2 çocuk annesi.
1994 yılında vefat eden Oğlu Fethi Deveci 1933 doğumlu. 1971 yılında Çöğürlük Köyünden Türkoğlu Halil’in kızı Aliye ile evlenmiş. 2 çocuğu bulunuyor.
Hacı Kamil ve Turgut Deveci, Süleyman Deveci’nin diğer vefat etmiş çocukları.

Şeytan Süleyman
Süleyman Deveci 1316 (1901) doğumlu. Hacı Kamil ve Fatma oğlu Süleyman Deveci, 1926 yılında, Kuruköy’den Mustafapaşalar Sülalesinden Mehmet Kızı, 1913 doğumlu Atike ile evlenmiş. Deveci 1980, eşi Atike 1988 yılında vefat etmiş.
Eşi Atike Osmanlıca bilen bir kadınmış. 13 yaşında evlenmiş olmasına ve onca çocuğa (7 tane) rağmen evlendikten sonra Latin Alfabesini öğrenmiş.
“Görümcelerinden öğrenmiş yeni yazıyı” diyor kızları.
Hayatta olan 3’ü kız 4 çocuğu ile birlikte konuştuk Şeytan Süleyman’ı. Tarihlerde yanıldıkları zaman diğeri uyardı, doğru olanı buldular ve not aldık. 33 yıl önce vefat eden bir babanın arkasından hala özlemle sohbet eden çocukları ondan söz ederken sıkça şeytanlıklarını anımsayıp bize aktardı.

Çiftçilik ve hayvancılık yapmış
Uzun yıllar celeplik ve kasaplık yapmış Süleyman Deveci. Kasap dükkânı şu an yıkılacak olan taksi durağındaki binanın olduğu yerde, köşedeymiş. Kasaplığı 1962 yılında bırakmış. Gökdeli Mustafa (Gökcen) ile ortak celeplik yapmış yıllarca. Kör Ali, Küçük Hasan Hüseyin (Ahmet Hoş’un babası) ile ortak kasaplık yapmış.
Bütün çocukları onun iyi bir veteriner olduğunu söylüyor. Hasta olan hayvanlarını kendisi tedavi edermiş. Hayvancılık yaptığı zamanlarda evde çobanlık yapan çocuklar bulundururmuş.
“Biz o çocuklarla yerdik yemeği. En azından bir ya da ikimizi onların sofrasına oturturdu” diyor çocukları.
Kuruköy ve Yağcılar ovasında, Çukur Mahalle’de, Şeytan Durağının olduğu yerde tütün ekmiş.
“Atike Ninem, ‘1931 yılında 150 balya tütün bozuldu, Kalabak Çayı kıyısında yaktık’ derdi” diyor torunu Turgay Deveci. Çukur Mahalledeki tarlalarının çevresinde çok tatlı incirleri olan ağaçları varmış, o tarlayı satmış. Çocukları o incirlerin tadını hala unutamamışlar.

Herkese eşit davranırmış
Çocuklarına ve çevresine çok adil davranan biriymiş Şeytan Süleyman.
“Oğullarına ev yaptırdı; kızlarına arsa verdi” diyorlar.
Çine’de yaşayan çocuklarına pazar masrafı görürmüş Şeytan Süleyman. Onlara aldıkları kadar da dışarıdaki çocuklarına para gönderirmiş.
Yaşantısının son zamanlarında (1975’ler) Çarşamba günleri Akçaova’dan keçi eti getirtir, çocuklarına eşit miktarda dağıtırmış. Perşembe pazarından aldığı balık ya da tavuğu yine eşit miktarda çocuklarına pay eder, evlerine gönderirmiş.
Aile içi demokrat kişiliğiyle de örnek bir insan Şeytan Süleyman. Bunun en iyi örneğini yaşayanlardan biri olan Kızı Pervin, bir olayı şöyle anlatıyor:
“Bir bayram arifesi Bergama’dan geliyoruz. Yaz günü, eşimin ailesi Cumalıköy ovasında göç. Gece geç kaldık. Tarlaların arasından yürüyüp eve gitmeye üşendik, arabadan inmedik, Çine’ye geldik. Kapıyı çaldık, babam kapı aralığından baktı, bizi gördü.
‘Ne işiniz var burada’ diye sordu.
Biz, bayram için geldiğimizi söyledik.
‘Kayınbabanlara neden gitmediniz de buraya geldiniz? Erkek adam bayramda önce babasının elini öper, gidin hadi’ dedi, kapıyı kapattı. Yanımızda misafir de var. Ne yapacağımızı şaşırdık. Gece yarısı yalvar, yakar açtırdık kapıyı. Sabah erkenden bizi uyandırdı, kaynanamların evine gönderdi.”

Kişiliği hakkında
“Şahit olmayı sevmezdi. Çevresindekilere şahit olmamaları için nasihat ederdi” diyor çocukları.
Yaşantısı boyunca kahve köşelerinden kalkmayan biri olmasına rağmen oyun oynayanlara kızarmış.
“Bize miras olarak güzel bir ahlak bıraktı” diyor kızları.
“Yolda bulduğunuz ipi eve getirmeyin, evdeki urgandan olursunuz” diye nasihat edermiş.
Bir gün sabah kahvaltısına gelmiş eve. Üzerinde pardösü, içinde don ve atletten başka bir giysi yok.
“Kahveye gariban biri gelmiş, üzeride yırtık, pırtık elbiseler. Babam bunu görünce neyi varsa çıkarıp adama vermiş. Eve de pardösüsüne sarınıp gelmiş. Evde yeniden giydirdik” diyor kızları.

Nargile Hastalığı
3 kızının evinde de nargilesi varmış Şeytan Süleyman’ın. Oturduğu kahvelerde de (Süngü’nün kahvesinde, Çalık’ın Kahvede, Zahire pazarındaki Mevlüt’ün kahvede) nargilesi varmış. Kimseye verilmez, o gittiğinde hazırlanır, önüne konulurmuş. Sabahın 3’ünde kalkar, gider, Süngü’nün (Halk Bankasının karşısında) kahveyi açarmış. Ocağı yakar, nargilesini içermiş. Kahvaltı zamanı eve gelir, çocuklarıyla kahvaltısını yaparmış.

İçki ve namaz
İçmeyi seven biriymiş Şeytan Süleyman ama 3 aylar girdiğinde ağzına içki koymazmış.
“Salcı Kuyunun orada yazlık kahveler vardı. Ramazan ayında oraya hoca tutar, teravih kıldırtırdı” diyor çocukları.
Şeytan Süleyman Salcı Kuyunun çevresini düzlettirip beton döktürtmüş. Yaz aylarında orada kahvede oturur, oruçtan sonra nargilesini içermiş. Namaz da o beton dökülen yerde kılınırmış. Ramazanda tutulan hocanın aylığını da Şeytan Süleyman cebinden ödermiş.

Şeytanlıkları
Evinde kirada oturan Hâkimi çıkartacak, söyleyemiyor. Birkaç tane çocuk bulmuş, evin avlusuna taş attırıyor. Komşular durumdan haberdar. Hâkim, komşulara, gürültü olduğundan söz edince, komşular: ‘O evde dede vardır, o gürültü çıkartıyordur’ demişler. Hâkim, korkup evden çıkmış.
Kızı Neriman Aslan, Denizli Öğretmen Okulunda okurken yaşadığı bir olayı anlatıyor:
“Yurtta biri var, neyimizi bulursa çalıyor. Bir türlü yakalayamıyoruz. Babama söyledim, hemen çözümü koydu önümüze. O zamanlar Mabel sakızları var. Sakızın kâğıdını açtık, kopya kalemi rendeledik üstüne, kapattık, koyduk bir köşeye. Ertesi günü bizim hırsızın ağzı kalem boyası, ortalık yerde dolaşıyor.”
Aşçı Abdullah (Merkez Lokantası sahibi) İzmir’e göçmeye karar vermiş. Şeytan’ın komşusu o zaman. Giderken evi satacağını söylemiş. Şeytan ‘Satma’ demiş ama Aşçı dinlememiş. Evi almaya gelenlere Şeytan Süleyman;
“O evi almayın, şeytan var o evde; Aşçı’nın buraları terk etmesine neden oldu o şeytan” diyerek almak isteyenleri caydırmış; ev satılmamış. Aşçı Abdullah bir süre sonra İzmir’de işini kuramamış, Çine’ye geri dönmüş, Şeytan Süleyman’a evi sattırmadığı için teşekkür etmiş.

Siyasi Kimliği
Parmağından çıkarmadığı bir CHP yüzüğü varmış Süleyman Deveci’nin. Sağ elinin parmağına takarmış. Elini öpmek isteyene uzatır, öptürtürmüş. Sağcı biri elini öpse;
‘CHP’nin yüzüğünü öptün evlat’ diye takılırmış.
Ömrü boyunca Cumhuriyet Halk Parti peşinde koşmuş ama bir gün olsun, siyaset yüzünden bir tek insanın kalbini kırmamış.
Ecevit Muğla’ya geçecek. Çine’de konuşma yapmayacağı söylenmiş. Şeytan Süleyman konvoy gelirken paltosunu alıp asfaltın ortasına atmış, üzerine de yatmış. Ecevit’in arabası gelip durmuş; Ecevit inmiş arabadan, konuşma yapmış.
Şeytan Süleyman’ın ölmeden önce çocuklarına noter çağırmalarını söylemesi de dillerde dolaşan söylenti.
“Çağırın Noter’i, CHP’den istifa edeceğim. Ben, ‘Bir CHP’li öldü’ dedirtmem” sözlerini birçok insan biliyor.
Şeytan Süleyman Deveci, 1932 yılından 1950 yılına kadar Hamidabat Mahallesi Muhtarlığı da yapmış.

Pratik Zekâ
“Bizim bahçenin olduğu yerin komşusu Kolcuların Bahçesi vardır” diyor Torunu Turgay Deveci.
“Çocukken, mahalledeki arkadaşlarıyla Kolcuların Bahçeden erik çalıyorlar. Bahçenin sahibinin geldiğini gören diğer çocuklar apar topar kaçmış. Dedem ağacın başında kalmış. Adam aşağıdan taş atıyormuş Dedeme. O bir yandan atılan taştan kaçmaya çalışıyor, bir yandan da aşağıya doğru kayıyormuş. Sonra bırakmış kendini yere ve bayılma numarası yapmış. Adam korkuyla koşarak bir bardak su almaya gitmiş. O yanından uzaklaşınca da hemen kalkıp kaçmış oradan.”
O an yiyecek olduğu dayaktan kurtulmanın başka bir yolu var mıdır bilmiyoruz ama Süleyman Deveci’nin pratik zekâsıyla ilgili anlatılanların yalnızca biri bu olay.

Orman Şefi Nazmi Ongan
1933 yılının ilk ayları.
Çine Orman Şefi Nazmi Ongan; Süleyman Deveci’nin Kız Kardeşinin Eşi. Aynı zamanda İstiklal Savaşı Gazisi biri; gönüllü subaylar listesinde adı geçiyor.
O yıl Madran Dağı’nda izinsiz ağaç kesimi yapılıyor. Kesimden Devletin haberi oluyor ve Nazmi Ongan soruşturma geçiriyor. Soruşturmanın sonu kötü olacak; Ongan belki de asılacak.
Ne kadar ağaç kesildi bilmiyoruz ama anlatılanlardan anladığımız kadarıyla bu sayı tahmin edilenin çok üstünde.
Süleyman Deveci’nin kardeşi yalvar yakar uyarıyor kendisini:
“Abi, elini ayağını öpeyim, Nazmi’yi asacaklar. Bir çözüm bul.”

Müdahale ediyor
Süleyman Deveci durumun ciddiyetini kavradığında harekete geçiyor.
Yanına develerini ve 40 kadar amele alıyor, Madran Dağı’na çıkıyor. Yola çıkarken gerekli olan ne varsa götürüyor: Zeytinyağından sabununa, yedek giysisinden tütününe, tuzundan samanına kadar alıyor yanına. Uzun zaman gelmeyeceğinin hesabını yapıyor çünkü.
Kaçak kesimi yapılan ağaçların hepsinin tespitini yapıyor. O ağaçların kütüklerini toprak seviyesinden kestiriyor ve üzerine beton döktürüyor. Beton dökülen kütüklerin hemen yanına birer tane fidan diktiriyor.
Bu ara Orman Şefi Nazmi Ongan’ın görev yeri değişiyor; sürgüne gidiyor kısacası.

3 aylık operasyon
Kesilen ağaçların yerinin tespiti, yerine ağaç dikilmesiyle bitmiyor olay. Yenine ekilen fidanların bakımı ve çevresinin yeşillendirilmesi çalışmaları da yapılıyor.
Her kesilen ağacın yerine dikilen fidan yeşeriyor; çevresi yeşillendiriliyor. Süleyman Deveci ile giden ameleler aylarca o fidanları suluyor, tutması için çaba harcıyor.
Kaçak kesimi yapılan ağaçların çevresinde o kadar düzenli bir çalışma yapılıyor ki kesildiklerini tespit etmek mümkün değil.

3. çocuk doğuyor
Süleyman Deveci dağdan indiğinde 3. çocuğu Fethi doğuyor. Fethi’nin doğduğu günlerde O dağda çalışmalara devam ediyor. Geriye döndüğünde Fethi’nin 40’ı çıkacak.
Fethi’nin 40 çıkarma törenine, o dönemlerde bu törenlere katılan, organize eden Yolboyu Köyü’nden Ayşe Teyze geliyor. Süleyman Deveci yeni dönmüş dağdan.
Ayşe Teyze tören sonrasında Süleyman Deveci’nin sırtını sıvazlıyor;
“Sırtın yere gelmesin Şeytan Süleyman” diyor.
Arkadaşları arasından dolaşan lakabın teyidi bu olay; Ayşe Teyzenin söylediği söz unutulmuyor. O günden sonra Süleyman Deveci’nin adı Şeytan Süleyman olarak anılmaya başlanıyor.
Ağaçların kesiminin kontrolünü yapan ekip çıkıyor Madran Dağı’na ve kesimin yapıldığı söylenen alanı araştırıyor. Yeni dikilmiş fidanları, yeşillendirilmiş çevreyi görüyor ama kaçak kesilen birçok ağacın tespitini yapamıyorlar. Böylece Orman Şefi Nazmi Ongan da büyük bir ceza almaktan kurtuluyor.

Şeytan Durağı Adı
Aydın Muğla Karayolunun yapımına başlandığında Süleyman Deveci İzmir’de; oğlunun (Kamyoncu Topal Hacı Kamil Deveci) kırılan bacağının tedavisi ile uğraşıyor.
Karayolunu yapan ekip önlerine çıkan kerpiç bir evin eşyalarını çıkarıp bir naylonun altına yerleştiriyorlar; evi de yıkıp yollarına devam ediyorlar. O ev Süleyman Deveci’nin evi.
O ev şu an, Soğancılar tarafından gelen yolun karşıya, Dubaların Köşküne doğru geçişin olduğu yerde bulunuyor; yani konum itibariyle tam yolun ortasında.
Süleyman Deveci İzmir’den döndüğünde eşyalarını ortalık yerde görüyor ama yapacak bir şey yok. Ticaret Lisesi’nin güney giriş kapısının hemen yanındaki alana yeni bir ev yaptırtıyor ve oraya yerleşiyor.
O günden sonra o alan Şeytan Durağı olarak anılmaya başlanıyor. 

(HALKBANK'IN KATKILARIYLA HAZIRLANMAKTADIR)

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.

Bugün için kayıtlı nöbetçi eczane bilgisi bulunamadı.