
Fotoğraflar: Emre Akkurt
Yıl 1957.
Güzelim ilkbaharın eksiksiz, doyurucu yaşandığı bir gün.
24 Nisan’ı 25 Nisan’a bağlayan gece.
Güneybatı Anadolu sallanıyor.
Öyle bir deprem ki, adeta yer yerinden oynuyor.
Merkez üssü Beşkaza olarak belirleniyor; yani, Muğla İli Fethiye İlçesi.
“Taş üstünde taş kalmıyor’ deyiminin görüntüsü ortaya çıkıyor 25 Nisan günü sabahı Fethiye’de.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti yas ilan ediyor.
Televizyonların olmadığı bir zaman diliminde, Türkiye Radyolarının yaptığı anonslarla ayağa kalkan bir Ulusun çırpınışları.
Bilanço çok da iç dağlayıcı değil gibi görünüyor ama 700’den fazla ev yıkılıyor ve 19 kişi hayatını kaybediyor; Fethiye merkezde 12, köylerde de 7 kişi.
Dönemin Fethiye İlçesi Kaymakamı Kamil Nezih Okuş, tüm Türkiye’ye çağrıda bulunuyor; “Bize yardım edin.”
Şu anda tam olarak liste elimizde değil ama ülkenin birçok yerinden Fethiye’ye yardım yağıyor.
Türk Halkı kötü gün dostudur; düşmanı da olsa yardım elini uzatır; yaşanan bu afette de öyle oluyor.
Fethiye’ye Ülkenin dört bir yanından yardım yağıyor.
Muğla Valiliği yiyecek ve çadır yardımı yapıyor; diğer ilçeler ilk yardım için ne gerekiyorsa acil yapıyor.
Kızılay Genel Müdürlüğünün olaya müdahale etmesinden sonra Buca Kızılay Ekibi 1050 çadır ve 500 battaniyeyi acilen bölgeye sevk ediyor.
Askeri uçaklar devreye giriyor ve ertesi günü 300 çadır, 2000 battaniye ve gerekli olan sıhhi yardım malzemelerine bölgeye sevk ediyor.
Gönüllü doktorlar, hemşireler, sağlık memurları da pılı pırtısını toplayıp Fethiye’ye hareket ediyor.
“Radyolardan anonslar geçiliyordu” diye anlatıyor o günleri yaşayan bir çocuk.
“Biz, Atatürk İlkokulunda okuyorduk o zaman. Fethiye’de deprem olduğunu, evlerin yıkıldığını, insanların öldüğünü duyuyorduk. Öğretmenlerimiz, ailelerimiz gibi panik içindeydi. Sanıyorum artçı depremlerden korkuyorlardı. Biz çocuk aklımızla olayın bilincinde bile değildik.”
“O yıllarda Atatürk İlkokulun bahçesi bir orman kadar çok ağaçla kaplıydı” diyor, o günleri yaşayan başka bir çocuk.
“Depremin devam edeceği söyleniyordu. O nedenle, biz bir hafta kadar okula girmedik. Derslerimizi okulun bahçesindeki ağaçların gölgesinde yaptık.”
Dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar (Çine Onu Galip Hoca adıyla tanımıştı) ve Başbakanı Adnan Menderes, her şeyi bırakıp Fethiye’ye gitmek için yola çıkıyor.
Bayar ve Menderes kara yolu ile Fethiye’ye giderken Çine’den geçiyor.
Arabalar İtalyan Köprüsüne geldiğinde duruyor ve Bayar ile Menderes arabalardan iniyor. Halk yarı üzgün, yarı heyecan içinde karşılıyor bu iki Koca Adamı.
İki Adam yürüyerek Çine Belediye Binasının önüne (Taksi durağına) geliyor. Burada Celal Bayar çok kısa bir konuşma yapıyor.
“Beşkaza’da bir deprem oldu ve vatandaşlarımız vefat etti. Onların durumunu yakından görmek, ihtiyaçlarını karşılamak için oraya gidiyoruz. Sizden yardımlarınızı ve dualarınızı istiyorum. Allah onların yardımcısı olsun.”
Bu konuşmayı yaptıktan sonra yeniden yürümeye başlıyorlar. Havuzlu Kahvenin oraya geldiklerinde halktan alkışvari bir ses çıkınca Celal Bayar yürüyen ekibini durduruyor ve kendilerini alkışlayanlara dönüp;
“Neden alkışladığınızı anlamış değilim. Beşkaza’da bir yas var ve biz onların acılarını paylaşmak için gidiyoruz. Bu alkış da neyin nesi” diyerek tepki gösteriyor.
Yürümeye devam ediyorlar ve Yavaşoğlu’nun otelinin önünde arabalarına binip yollarına devam ediyorlar.
Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes’i uğurlayan güzel insanların arasında kimler mi var?
Çine Atatürk İlkokul Müdürü Necmi Bilgin.
Necmi Öğretmenin Eşi Şerife Öğretmen.
Öğretmen Hüseyin Özkan ve yine kendisi gibi öğretmen olan eşi.
Bu güzel insanlar okula geldiklerinde oturuyorlar ve düşünüyorlar.
“Fethiye’ye yardım gönderelim” diyor Hüseyin Öğretmen.
Okul Müdürü Necmi Bey ile kolları sıvıyorlar ve harekete geçiyorlar.
Olayı anlatan dönemin öğrenciler sırayla şunları anlattılar:
“Hüseyin Öğretmen bütün okulu bir araya topladı ve ‘Size birer tane zarf vereceğiz. Bunları alıp eve gideceksiniz. Fethiye’de olan depremde ölenlerin yanı sıra binlerce insan bir lokma ekmeğe muhtaç. Onlara yardım için para toplayacağız. Ailelerinizden kaç para getirirseniz getirin. Üç kuruş ya da beş kuruş. Ne kadar getirdiğiniz önemli değil. Verenden de Allah razı olsun, vermeyenden de. Yarın bu zarfları toplayacağım. Hepiniz anne ve babanıza selamımızı söyleyin’ dedi. Ertesi günü bazı arkadaşlarımız para almadan geldi ama birçoğumuz götürdüğü zarfın içine para koyarak getirdi.”
“Delik paralar koymuştuk zarfların içine; hatırlıyorum.”
“Ağabeyim o zaman Demirvuranların jeep’inde çalışıyordu. O jeeple kaç kez Fethiye’ye gidip geldi hatırlamıyorum. Günlerce yardım çekmişlerdi.”
“Hatıramda kalan, zarfları verdik ama kimin ne kadar verdiği, ne kadar para toplandığı değil; bir haftaya yakın ağaçların gölgesinde ders yaptığımız.”
O günü yeniden yaşamak
Yıl 2013.
Fethiye Belediyesi ve Fethiye AKUT (Arama Kurtarma Ekibi) geç kalmış bir vefa borcunu ödemek için harekete geçiyor.
Bu iki kuruluş, o günlerde yapılan radyo anonslarını duyan ya da mülki amirlerin yönlendirmesiyle harekete geçen kişi ya da kuruluşların yaptığı yardımları hatırlamak, hatırlananlara olan vefa borcunu ödemek için bir etkinlik düzenliyorlar.
Ülkenin dört bir yanından insanlar, sivil toplum örgütleri bu etkinliğe çağırılıyor.
Çağırılanlardan biri de Çine Atatürk İlkokulu. Müdür Cengiz Akar, çağrıyı aldığında heyecanlanıyor. Heyecanını, etkinlik dönüşü bizimle şöyle paylaşıyor:
“O günün güzel insanlarının yaptığı yardım için bize Fethiye’ye davet ettiler. Ne kadar duygulandım, anlatamam. O, küçük gibi görünen, Dev Yüreklerin yaptığı yardım için, onların adına etkinliğe katıldım. Onların adıyla aldığım onur belgesini nereye koyacağımı bilmiyorum. Keşke onlarca onur belgesi alsaydım da her birine gönderebilseydim.”
Çine Atatürk İlkokulu 1957 mezunları
Aşağıdaki liste, o günlerde mezun olmaya az bir zamanları kalmış öğrencilerin listesi. Fethiye’ye gönderilen yardımı toplayan, harçlıklarını o zarfların içine koyan Büyük Yüreklerin listesini sizinle paylaşmaktan gurur duyuyorum.
Hüseyin Türkoğlu, Baba adı; İsmail, 1945 doğumlu
Muzaffer Tatlı. Baba adı; İsmail, 1945 doğumlu
Münir Kanal. Baba adı; İsmail, 1946 doğumlu
Nuri Kalkan. Baba adı; Mustafa, 1945 doğumlu
Sedat Barut. Baba adı; Mehmet, 1946 doğumlu
Vezire Çelebi. Anne adı; Nimet, 1944 doğumlu
Şükran Özdemir. Baba adı; Mehmet emin, 1946 doğumlu
Ayşe Gür. Baba adı; İbrahim, 1946 doğumlu
Sedat Gümüşkesen. Baba adı; Mehmet, 1943 doğumlu
Neriman Deveci. Baba adı; Süleyman, 1946 doğumlu
Birtan Yener. Baba adı; Mehmet, 1945 doğumlu
Hüsnü Barut. Baba adı; Hasan, 1944 doğumlu
Esma Yavuz. Baba adı; Tahir, 1944 doğumlu
Özen Giydiren. Baba adı; Ahmet, 1945 doğumlu
Behçet Çelebi. Anne adı; Nimet, 1943 doğumlu
Ahmet Seren. Baba adı; Mehmet, 1946 doğumlu
Murat Ali Karaltı. Baba adı; Mehmet, 1946 doğumlu
Vicdan Telci. Baba adı; Mehmet, 1944 doğumlu
Selahattin Türkoğlu. Baba adı; Mehmet, 1944 doğumlu
Emin Şahin. Baba adı; Osman, 1943 doğumlu
Mehmet Evci. Baba adı; Mehmet, 1943 doğumlu
Salih Duygun. Baba adı; Süleyman, 1944 doğumlu
Süleyman Atıl. Baba adı; Emin, 1943 doğumlu
Nevzat Kansu. Baba adı; Mehmet, 1943 doğumlu
Beyhan Coşkun. Baba adı; Necip, 1946 doğumlu
Fikret Özkaya. Baba adı; Mehmet, 1943 doğumlu
Bahattin Acar. Baba adı; İsmail, 1946 doğumlu
Saliye Şahin. Baba adı; Osman, 1945 doğumlu
İsmail A. Alkan. Baba adı; Ahmet Feridun, 1946 doğumlu
Osman Kandemir. Baba adı; Süleyman, 1946 doğumlu
Hayriye Özkan. Baba adı; Ahmet, 1946 doğumlu
Fahri Gürsoy. Baba adı; Mehmet Emin, 1944 doğumlu
Mustafa Öner. Baba adı; Ömer, 1946 doğumlu
Adnan Yelen. Baba adı; Ali, 1946 doğumlu
Erdoğan Yelen. Baba adı; Ali, 1944 doğumlu
Hatice Akbaş. Baba adı; Hasan, 1943 doğumlu
Cemal Acar. Baba adı; Zekeriya, 1945 doğumlu
İbrahim Yıldırım. Baba adı; Sabri, 1945 doğumlu.
Not: Yazının hazırlanması sırasında, konuyu bize anlatan ve olayları ayrıntılı olarak aktaran kişileri burada isim olarak verip enflasyon yaratmak istemiyorum. Menderes ve Bayar’ın gelişini anlatan Ulu Çınarlara ve yardımın toplanması sırasında yaşananları bize aktaran dönemin 1957 Atatürk İlkokulu mezunlarına teşekkür ediyorum.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.