• 25 Nisan 2023, Salı 07:00

28 yıl önce şehit verdiği oğlunun acısıyla yaşıyor

Bir anne nasıl unutabilir bebeğinin ilk bakışını, minik ellerini ve o cennet kokusunu. Evladının canı yansa içi giden bir anne nasıl evladını toprağa koyabilir? Hiçbir anne yavrusunun ne hatırasını gömebilir ne de o son bakışını. 9 ay karnında büyüttüğün, hastalınca sabaha kadar beklediğin, o üşümesin diye gece kalkıp üstünü örtüğün o küçük çocuğu, koca bir delikanlı yapan anne o ölünce yaşar mı? O da canlı bir cenaze gibi zamanla savaşır. Dile kolay 28 yıl evlatsız geçen bayramlar hiç bayram olur mu? Sizleri bir anneyle tanıştıracağım Sultan Taşan, yavrusunu 1995 yılında bu topraklar için şehit vermiş. Acısını hafifletecek ne bir merhemi var ne de acısını tarif edecek bir kelimesi var. Yüreği yangın yeri. Bu acılı anne dili döndüğünce oğlunu Çine Madran Gazetesi’ne anlattı. ‘Çine’nin Şehitleri’ Röportajımızda ölümsüz kahramanımız 8 Nisan 1995 yılında şehit olan Piyade Er Sedat Taşan’a yer verdik.

Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

Sultan Taşan, 76 yaşındayım ev hanımıyım. Eşimi geçen yıl koronadan dolayı kaybettim. 4 çocuk annesiydim. Birini bu topraklara şehit verdim. Çine’de yaşıyorum, çocuklarım ziyarete gelir beni yalnız bırakmazlar.

-Sizi kısaca tanıyabilir miyiz Ömer Bey?

Ben Şehit Sedat Taşan’ın kardeşi Ömer Taşan 44 yaşındayım. Çine’de Meslek Yüksekokulu’nda memurum. Abimi kaybettiğimde 14,15 yaşlarındaydım. Aramızda 6 yaş vardı.

-Şehidimizin doğum yeri ve tarihi?

Sedat Çine’de 1974 tarihinde doğdu.

-Şehidimiz nasıl bir çocuktu?

Oğlum, çok kıpır kıpır yerinde duramayan bir çocuktu. Neşeliydi, yüzü her zaman gülerdi çocukla çocuk yaşlıyla yaşlı olmasını bilirdi. Hoş muhabbet bir insandı.

"BAYRAMLAR SEDAT'SIZ GEÇTİ"

-Şehidimiz nasıl bir abiydi Ömer Bey?

Abim çok iyi bir insandı. Bodrum’da çalıştığı dönemde kendisini ziyarete giderdim. Bana çok değer verirdi. Okumam için çok fazla çaba sarf etti.

Anne Sultan: Sedat kardeşine çok düşkündü, Ömer evin en küçük çocuğu idi. Aralarında 6 yaş vardı. Sanki bir baba edasıyla kardeşine yaklaşır, ona kıyafetler alırdı. Sedat, Ömer’in okumasını çok istedi okuması içinde elinden gelenin fazlasını yaptı(Duygulanıyor) Bayramlarda geldiğinde Ömer’e kıyafetler, ayakkabılar almadan dönmezdi. Benim çocuklarım çok iyi anlaşırdı, hiç öyle kavga etmezlerdi. Hiç hatıramdan silinmeyecek Sedat ve diğer büyük oğlum küçük kardeşleri Ömer’i arasına alıp ellerinden tutup Bayram namazlarına giderlerdi. 3 kardeş nasıl silinsin o hatıra gözümün önünden Kaç Bayram Sedat’sız geçti. Anneler der ya yavrumun başına kötü bir şey gelmesin benim başıma gelsin diye, analık çok zor.

-Şehidimiz hangi okullarda okudu?

Fevzi Paşa Sevim Kalkan ilkokulunu bitirdikten sonra eğitim hayatına devam etmedi.

-İstemedi mi okumayı?

İstemedi, sonrasında sanırım üzerinden 1 yıl geçtikten sonra okusam iyi olurmuş dedi. Oğlum kendin istemedin biz sana bir şey demedik diye bir konuşma yaşamıştık. İlla erkenden meslek sahibi olacağım diye uğraştı.

-Okuldan çıktıktan sonra bir yerlerde çalışmış mıydı?

Bizim haberim yokken Çine’de bir iş yerinde pideciliğe başlamış. Hiç boş durmayı sevmezdi. O küçük yaşına rağmen evde oturayım, yatayım, gezeyim demedi. Kendi gitmiş iş bulmuş. Sonrasında Bodrum’a gitti.

-Bodrum’da ne iş yaptı?

Çine’de pideci çalışırken bir arkadaşı vasıtasıyla Bodrum’a çalışmaya gidiyor. Ben ‘oğlum daha küçüksün yapamazsın’ dedim ama dinlemedi. Buradan giderken ben sizi ararım dedi gitti. Bodruma vardığında yine bir pideci de iş bulmuş. Eşim ikinci ayında oğluma ziyarete gidiyor. Eve geldiğinde gözünüz hiç arkada kalmasın demişti. Çünkü oğlumuz güzel bir yerde iş bulmuş, yanında çalıştığı insanlar iyiymiş. Dükkana da bir sürü ünlüler, sanatçılar geliyormuş.

-Ne kadar çalıştı Bodrum’da

Sanırım 5,6 sene Bodrum’da çalıştı oradan da askere gitmişti?

-Bir hayali var mıydı?

O da sonrasında bir iş yeri açıp pideciliğe devam etmek istiyordu. Oğlum çok düzgün bir insandı ne düşünüyorsa söyler, kimsenin arkasından bir iş çevirmezdi.

-Görev yeri neresiydi?

Normalde Erzurum’da askerlik yapıyordu. Ama operasyonlara gidiyordu.

"O ŞEHİT OLDUĞU GÜN KURUYAN BİR AĞAÇ SÖKMÜŞTÜM"

-Hatıranızda kaldığı kadar o günü anlatır mısınız?

Eşim o gün çift sürmeye gitmişti, oğlumun ilk şehit olduğunu ona haber vermişler. Eve geldi dayandı pencerenin demirine bende ‘Ali bir şey mi oldu Sedat’a’ dedim. Ondan sonra askerler polisler evimize geldi. Sonrası hep karanlık. Dünyamız başımıza yıkıldı. Şunu hatırlıyorum, biz şehit haberini almadan önce en küçük oğlum Ömer’le birlikte beraber bahçemizde kuruyan bir kaysı ağacını sökmüştük. Oğlum çok tatlıydı, çok yardımseverdi. İnsan doğurduğu yavruyu sevmez mi hiç. İnsan hiç evladının yokluğuna alışabilir mi? Alışamaz. (Ağlıyor)

Oğlum piyade er olarak Erzurum’da askerlik yapıyordu fakat operasyonlar çok fazla olduğu için Erzurum’da dışarı çıkıyordu. Kuzey Irak’a operasyona gidiyorlar dönüş yolunda Aliboğazı Vadisi'nde terör örgütü PKK ile girilen çatışmada şehit oluyor. 8 Nisan 1995’te bizimde dünyamız kararıyor.

Buraya askerler geldiğinde askerin biri olayı anlatmadı yanındaki mendili bana verdi elimden öptü ‘Bu kadar’ dedi dışarı çıktı(Ağlıyor)

-Şehit olmadan önce en son ne zaman görüşmüştünüz?

Telefon bu kadar yaygın değildi ama yine de biz birliği arayı oğlumla görüşüyorduk. Bir hafta önce konuşmuştuk sanırım. Öyle nasılsın, iyi misin diye konuşurduk. Operasyona çıkacağı gün ablasına ‘Anneme operasyona çıkacağımı söyleme annemi tut aramasın birliği’ demiş.(Duygulanıyor)

-Son olarak neler söylemek istersiniz?

Annenin acısı geçer, babanın acısı geçer, kardeşinin acısı geçer ama evladının acısı geçmiyor. Hiç geçmiyor. Burada bir ateş var yanıyor. Allah’ım düşmanın başına bile böyle bir acı vermesin. Acıyla yaşıyoruz. Bazen en lezzetli yemek bile sana tatsız gelir işte insan evladını kaybedince insanın tadı tuzu kalmıyor, kolu kanadı kırılıyor. Ne anlatılabilir ki? (ÖZGE KAHRAMAN)

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.

Bugün için kayıtlı nöbetçi eczane bilgisi bulunamadı.