
KENT ARŞİVİ 2013-1
HAZIRLAYAN: ARİF ALİ UYGUÇ
FOTOĞRAFLAR: SEZGİN MADRAN VE EMRE AKKURT
Işıldayan bir hafıza
Bazı hafızlar vardır; karşısında şapka çıkartırsınız. Yaşadıklarını, çevresinde yaşananları, dünmüş gibi anımsar; sorduğunuzda önünüze seriverir. Kendisini ilgilendiren, yaşantısını etkileyen ne varsa hafızasında yer etmiştir, unutulmazlaştırmıştır.
O hafıza ki, yaşadıklarını ve çevresinde yaşanan olaylar dışında kalanları da anımsar. Bilgiyi kirlilik seviyesine çekmeden, biriktirmiştir o hafıza.
“Her konuda bilgi sahibi” gibi algılarsınız o hafızanın sahibiyle karşılıklı oturduğunuzda.
“Tanrı Apollon’un flüt çalan çobanın derisini yüzdüğü yer olan subaşında (Dinar’dan söz ediyor) oturup çay içmiştik” diyerek sizi şaşırtır bu hafıza.
TCDD’nin özelleştirildiği günler konu başlığı olduğunda;
“Forbes kefil olmuş o zaman Türkiye Cumhuriyeti Devletine” diye duyup, öğrendiğini paylaşır sizinle.
Modern tarıma geçiş sürecinin başlangıcı ve devrim niteliğindeki yenilikler anlatılmaya başlandığında;
“Gazlı Fordson Traktörler ilk geldiklerinde demir tekerlekliymiş” diye anlatılmış gerçeği size aktarıverir bu ışıldayan hafıza.
İşte o hafıza sahiplerinde biriyle, Kahramanköy’den Zeki İçöz’le birlikteyiz bu hafta.
Ömercilerin Ahmet’in Oğlu
Zeki İçöz 1943 yılında Çine Kahramanköy’de doğdu. Ömercilerin Ahmet (İçöz) ile Karaimamlardan Mustafa Kemer’in Kızı Kübra’nın oğlu.
İlkokul mezunu olan Zeki İçöz 1974 yılında, Akçaova’dan Çakır Mehmet Lakaplı Ahmet İskender’in Kızı Turan ile evlendi. İçöz, 1’i kız 3 çocuk babası.
İlk bakışta yaşantısının çiftçilikle gelip geçtiğini sanıyorsunuz ama yaşamın her alanında izi var Zeki İçöz’ün. Sohbetimize, yaşadığı köyden ve köylüden başlıyoruz.
“Kahramanköy denildiğinde akla ilk gelen Ağalık ve çiftçiliktir” diyor İçöz.
“Ben de diğer köylülerim gibi çiftçilik yaptım” diye devam ediyor.
“Pamuk, mısır, tütün ektim. Sebzecilik yaptım uzun yıllar. 1971 yılında 68 model bir BMC kamyon aldım ve nakliye işine girdim. Uzun yıllar Türkiye’nin dört bir yanını (Kırklareli dışında) dolaştım. Kamyonu Helvacıoğlundan 40 bin peşin, ayda 5 bin taksitle 65 bin liraya almıştım.”
1955 yılından 61 yılına kadar Babası ile birlikte köyde bakkallık yapmış Zeki İçöz.
“O zaman tekel bakkallarda satılmıyor. Akçaova’da Kamil (Özen) Çavuş ile Bahçearası Köyü’nden Murat Efe bölge bayisiydiler. Tekeli onlardan alırdık. Bakkalda pirinç, şeker, nohut, lamba, lamba camı, küçük çaplı zücaciye, dolak, kanaviçe satardık.”
Camız Arabaları
O, bizim, kendi yaşantısıyla pek ilgilenmediğimizin bilinciyle oturmuş karşımıza. Sohbetin başında bizi ilgilendirdiğini düşündüğü konuları yatırıyor masaya.
“Benim çocukluğumda 50’den fazla camız arabası vardı Kahramanköy’de” diyor.
“Nakliye işi ya camız, öküz arabalarıyla yapılırdı ya da develerle. Aydın’a zeytinyağı, sebze, kereste, piyan nakliyatı yapılırdı. Bizim aile yapardı kağnı arabasını, yapan başka insanlar da vardı elbette. Ahmet, Mehmet ve Halil İçöz (amcamlar), kağnı arabası dışında saban, tırmık, sürgü de yapıyorlardı. Onların dışında Âlim Özcan da yapardı. Araba yapmayı Ali Dedem öğrenmiş, Dorumlar Köyü’nden birinden. Ondan da Babamlar öğrenmişler. Dedem ince işçiliği kendisi geliştirmiş. Mehmet İçöz‘ün asıl ustası Mehmet Ali Ustaymış. O, araba dışında değirmen montajı, kamyon kasası da yaparmış.”
“At arabası hiç yoktu o zamanlarda” diyor Zeki İçöz.
“At arabasını ilk getiren Arapkirli Mehmet (Şahin) Ağa’ydı. İlk traktörü de getiren odur. Gazlı Fordson’u getirmiş. Ondan sonra birkaç kişi daha almış gazlı traktörü. Mazotlu traktörler Türkiye’ye 1950 yıllarında gelmeye başladı.”
Forbes ve piyan kökü
Piyan kökü, Kahramanköy’ün en önemli geçim kaynaklarından biri o zamanlar.
“Ege Bölgesinden, Akdeniz’den, her yerden toplanırdı bu piyan kökü” diyor İçöz.
“Her yerde temsilcileri vardı bu adamların. Çine’deki temsilcileri Bizim Köyden Ali (Uysal) Bey’di. Şirketin her türlü sözü onundu. Ondan sonra bir süre Çaltı Köyü’nden Yanık Hancı Mustafa Kalkan’ın Babası baktı bir süre. Çeşitli yerlerde bir araya toplanırdı piyan kökleri. Çaydan karşıdakiler Kahramanköy’e getirirdi. Ali Bey’in Kahvesi’nde (Çetinlerin tarlasının orada), Kelveli Kahvesinde, Yılanlarda Kavaklı Kahvede toplanırdı; oralarda toptan alım yapılırdı. Toplanan piyanlar deve, öküz ve camız arabalarıyla Aydın’a götürülürdü. Oradan trenle İzmir’e götürülür, orada işlenirdi.”
“Her köyde bir temsilcisi vardı Forbes’in” diyor İçöz.
“Karakollar Köyü’nden Muhacir Bekçi, Umurköy’den Ali Öner, Çaltı’dan Tekel’den Emekli Mitat’ın Babası Piyancı Mustafa vardı, köy temsilcileri olarak.”
Forbes ve TCDD
“Genç Türkiye Cumhuriyeti çok istikrarlı ve bilinçli büyümüştür” diye başlıyor olayı anlatmaya Zeki İçöz.
“Her alanda devrim yapan bir yönetici kadrosuyla çalıştılar. O zamanlar Demir Yolları yabancı bir firmanındı. Türkiye’ye ilk demir yolu biliyorsunuz İzmir-Aydın arasına yapılmıştı. T.C. Devleti demir yollarını satın almak istedi. Satacak firma, fakir Türkiye Cumhuriyeti’ne güvenmedi ve kefil getirmesini söyledi. Devlet, demir yollarından o dönemde en çok yararlanan şirket olan Forbes’i, elinin taşın altına koymasını istedi.”
“Forbes, ‘size kefil oluruz ama bizim yükleme yaptığımız her istasyonun kenarından 20 dönüm arazi vereceksiniz’ diye şart koştu. Devlet o teklifi kabul etti ve arazileri verdi. Şimdiki Aydın Kipa’nın olduğu yer Cumhuriyet dönemi başında Forbes’e aitti. İşletmenin kapısında ‘Forbes Compani’ yazardı, Ben gördüm. O alan ve binalar daha sonra Tariş’e devredildi. Biliyorsunuz Tariş’ten de Kipa satın aldı.”
Kepekli Köprüsü
“Çaydan karşıda (batıda) tarlası olanlar Camızağılı Köyü’nden dolaşırdı” diyor İçöz.
“Zamına Çayı üzerinde tahta bir köprü vardı, oradan geçilirdi. Kepekli Köprüsü, 1961 yılında bitirildi. Aslında proje olarak yapılmasına 1958 yılında başlandı. Demirler o zaman gelmişti. Bir yıla yakın zaman o demirlerin kaynak yapılması ile uğraşıldı. Abaklının Mustafa Özkaya, Erdoğan Öncü gibiler kaynak işçiliğini öğrendiler o dönemde.”
“Ayakların kaynak ve montaj işini Çanakkaleli Ruhi Usta ile Oğlu Taner yapmıştı” diyor.
“Açılışta İnkılâp Muhtarı Tahir Akalın vardı; Aydın Valisi de gelmişti. Akalın bir yıl kadar yaptı Muhtarlığı. Daha sonra Âlim Özcan’a devretti; 63 yılına kadar o yaptı Muhtarlığı.”
4 K
“Menderes Hükümetlerinin çiftçiler için yaptığı çalışmaların başında 4 K gelir” diyor Zeki İçöz.
“4 K: Kafa, Kol, Kalp, Kuvvet, demektir. 4 K projesinin ortaya atılış tarihi 1958 yıllarına denk düşer. Kurslar, slâyt gösterili tanıtım çalışmaları yapılırdı o zaman. Ben Didim’e kampa gitmiştim, eğitim için; 1958’di yanlış hatırlamıyorsam. Aydın İl Tarım’da o zaman İbrahim Turgal, Mübeccel Özel vardı yönetici olarak.”
“Her köyde 4 K’nın temsilcisi vardı” diyor Zeki İçöz.
“Bizim köyde Başkan Ahmet Karadana idi. İncirliova’nın Hacelobası Köyü en başarılı köy idi o zaman; 2. köy bizim köydü. Hacelobası’nın merası çok büyüktür.”
“4 K projesi 60 ihtilalından sonra devam etseydi tarımda devrim olurdu” diyor İçöz.
“1959 yılında Didim kampında seyrettiğimiz bir filmde; Arizona’da nasıl tarım yapıldığını izledik. Seracılıktan söz ediyordu o zaman. Biz bu gelişmeye ayak uyduramadık.”
Modern çiftçilik eğitimleri
“Çiftçilikle ilgili her eğimi verildi o 4 K programları çerçevesinde” diyor Zeki İçöz.
“Hayvancılık, sebzecilik, arıcılık; ipek böcekçiliği eğitimi de verildi ama kimse yapmadı o işi. Kepekli Köprüsünün oradaki dutlar o amaçla ekilmişti ama ipek böcekçiliğini yapan olmadı. Ziraat Teknisyeni Ali Rıza Bey köylülere konserveciliği öğretti o zaman.”
“İlçe Tarım Müdürü Orhan Bey, Kahramanköy’ün Kepeklinin oradaki merasını Islah Tarım statüsüne aldırdı. İl Tarım Müdürü Bahri Tağdaş (1965-69 Dönemi Tarım Bakanı) Aydın İline ilk Meksika Buğdayını getirdi. Halk esmer rengi yüzünden beğenmedi o buğdayı.”
1956’da Pamuk geldi
“Daha önce de pamuk ekiliyordu ama birkaç dönüm gibi, çok az alana ekiliyordu” diyor Zeki İçöz.
“1956 yılında Köşklü Yusuf getirdi pamuğu Çine’ye. Amerikan Pamuğu ondan sonra ekilmeye başlandı bölgemizde. Deli Sarraf ile birlikte ekip biçtiler o zamanlar. Çine’ye sulu tarımı ilk getiren adam olarak da bilinir Köşklü Yusuf. Onlardan önce Karakollar Köyü’nden Dalip Usta da ekiyordu pamuk. 1949’larda ekiyormuş. O zamanlar onun Massey-Harris traktörü varmış, ben onları bilmem elbette ama Dalip Usta ile babamın çalıştığı zamanları bilirim.”
“Su motorlarını Çine’ye ilk getirenlerdendir Köşklü Yusuf. Listen, Roston, ferman gibi su motorları geldi o zaman. Yavaşoğlu daha sonra başladı su motoru satmaya.”
Artezyen işleri
“Tariş 1953 yılında Menemen, Bergama taraflarına gezi tertipliyor. Babamla Dalip Usta o geziye katılıyorlar. Orada görüyorlar artezyen işini. Geldikten sonra o işe girmek istiyorlar. Bizim Köyden Kamil Arabacı’ya ortaklık teklif ediyorlar, Adam kabul ediyor. İzmir’den birlikte takım alıyorlar ve işe koyuluyorlar. Bilir, bilmez çalışıyorlar; artezyen işini ilerletiyorlar ama sonradan Kamil Arabacı ayrılıp tek başına yapmaya başlıyor; babamlar da işi bırakıyorlar. Babamlar işe başlarken Tepecikli Ahmet’i (artezyen ustası) alıp geliyorlar; usta o. Daha sonraki dönemlerde Evciler’den Çakıcı, Yortunçlar bu işi yapan diğer insanlar. Otobüsçü Reşat’ın kardeşi de bu işi yapanlardandır. Kuruköy’den Hayrullah da vardı, hatırlayabildiğim. Bu artezyenlerin çakılmaya başlanması döneminden önce kuyular vardı tarla işlerinde. Kuyulardan dolaplarla su çıkartılırdı, tarlalar onunla sulanırdı. Artezyen sulu tarıma geçişin tetikleyicisi olmuştur. ”
“Otobüsçü Reşat’ın kardeşi Nevzat Usta vardı; çok iyi ölçüm yapar, artezyende en iyi noktayı bulurdu. Çok küçük damarlardan bile su almasını bilirdi. Su tabakalarını iyi tespit ederdi. Bulduğu çok küçük su alanından bile filtreyle su çekmesini bilirdi.”
Çevrenin dengesini bozduk
“Çok şey değişti” diyor İçöz.
“Sulu tarım modernleşti. Artezyenlerden barajlara geçildi ama çevrenin dengesini bozduk. Ziraatta mücadele ederken kimyasal ilaçlar kullandık ve çevreye zarar verdik. Bir sürü kuş türü yok oldu. Baltalı, Kaymakça, Yozyoz, Çoban, Akkanat, Fırık, Gökcül karga, Boğtak, İbikli, sığırcık ve güvercin gibi kuşlar ya yok oldular, ya da yok olmak üzereler.”
Eski günler özleniyor
“Eski kışlar kalmadı” diyor Zeki İçöz.
“Bölgemizde nem oranı arttı. Bu artış ekime, dikime zarar veriyor. Havalar değişti, her şey değişti. Eskiden bizim Koca Göl (Mehmet Emin Dündar’ın evinin olduğu yer; yukarı mahalle) buz tutardı. Üzerinde çocuk arabalarıyla oynardık. Şimdi o kışlar olmuyor. O zamanlarda Kahramanköy’ün suyu Dutluoluk’un oralardan künklerle getirilirdi. Derin kuyular açılmamıştı daha. Kuyulardan çıkan su evlere gelmiyordu.”
“Arif Boztaş, perşembe günleri elle (litre olarak ölçerek) gazyağı satardı” diyor aklına gelir gelmez.
“Elle litre olarak ölçüp bir tondan fazla gazyağı satmak her babayiğidin harcı değil.”
Su değirmenleri
“1952 yılında dedemle Kerim Ağa’nın değirmenine gittik. Güz mevsimi, havalar sıcak. Ramazan ayıydı. O zamanlar su değirmenleri çalışıyordu. Eskiçine’de Kerim Ağa’nın değirmeni, Aktaşların değirmeni, Hamit Çavuş’un değirmeni (İtalyan Köprüsü yanında) vardı. Asar’da 7, 8 tane değirmen vardı; Ayaz’ın değirmeni de oradaydı. Dedemle gelirken Yağcılar Köyü yakınlarında iftar oldu. Dedem bir eve yaklaştı. O ev; Yalınayak Kızı Fatma’nın eviydi. O kadın sarılık bakar, ebelik yapar, çocuk belerdi. Dedem oruç bozmak için bir salkım üzüm istedi. Kadın bize yükü indirtti ve önümüze yemek koydu. Gelirken de bir sepet incirle üzüm toplayıp verdi.”
Birkaç önemli şahsiyet
“Kumlu İrim’de Deli Çavuş’un kahvesi vardı. (Şimdiki Mandıra’nın olduğu yerlere denk düşüyor.) Orada tütün, rakı gibi şeyler bulunurdu.”
“1946 yıllarında Nuri Güngör ile Azmi Ambarcı çok iyi dostlar. Ambarcı öşür (üretimden alınan devlet hakkı) toplarken çok iyilik etmiş insanlara. Görmezlikten gelmiş, alması gerekenden çok daha az alır, konuyu kapatırmış. Ekrem Bozkurt’un babası tahsildar o zaman, Ambarcı’nın yanında çalışıyor. Ambarcı, bir çeşit Mal Müdür o zaman. Ambarcı, Demokrat Parti’de sözü geçen bir adamdı.”
“Sarıoğlu’ndan Yeni Mustafa vardı; Çıraklar Sülalesinden. 17, 18 yaşına kadar kız gibi yaşamış. O yaşlarda Ambarcı onu alıp ameliyat ettirmişti. Daha sonraları tam bir erkek gibi yaşantısını sürdürdü o adam. Çift cinsiyetli mi neydi, bilmiyorum.”
Avustralya macerası
Zeki İçöz orta 2. sınıftan ayrılmış.
“Askerde vinç kullanmıştım” diyor.
“Askerden geldikten sonra Avustralya’ya işçilik için başvurdum. Benim vinç operatörlüğüm işe yaradı ve vinççi olarak çağrıldım. Sarraf Ali (Özkaya) tarım işçisi olarak gidecekti. O zaman Çine Lisesinde bir İngilizce öğretmeni vardı; broşürleri ona doldurtmuştuk. Babam göndermedi, gidemedik.”
“Şu anda askerden yeni gelmiş olsaydım modern tarım yapardım” diyor İçöz.
“Arazilerimiz çok küçük; büyük araziler olması gerekiyor. Arıcılık, hayvancılık yapardım. Şimdi imkânlar çok elverişli; eskiden kısırdı.”
Şükran Güngör
“1981 yılında İstanbul’a gittiğimde Şükran Güngör’ün yanına uğradım” diyor Zeki İçöz.
“O gün ‘Keşanlı Ali Destanı’ oynanıyordu. Şükran Güngör’e haber gönderdim: ‘Kahraman Köyünden Zeki İçöz geldi, söyler misiniz’ diye. Çok sevindi, ön sıradan oyunu seyrettirdi. Sonra sohbet ettik. ‘Benim yanıma Çine’den Halktan gelen ikinci insan sensin’ dedi bana. Benden önce Sofuoğlu Sucukçu Mustafa gitmiş. Epey bir sohbet ettik kendisiyle.”
Siyasi didişmeler önümüzü kapatıyor
“Bizim bir markamız ile olmadı yıllardır” diyor İçöz.
“Adamlar 1. dünya savaşından sonra 2. Dünya Savaşı’nı gördüler, Kore Savaşı’nı gördüler ama markalarını yarattılar; mallarını üretip dünyaya satıyorlar. Yumruğumuzu bir yere vurmayı beceremiyoruz. Önümüzü kapatan tek neden siyasi didişmeler.”
Dereden, tepeden yapılan sohbetimizin ardından fotoğraflarını çıkarıyor Zeki İçöz. Dinlediğimiz anılarını, bir süre de seyrediyoruz.(ARİF ALİ UYGUÇ)
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.