"Doğum gününden bir gün önce şehit oldu, kendisi değil tabutu geldi"

Bir anne hiç yavrusunu toprağa verebilir mi? Veremez. Çünkü anneler yavrusunu toprağa yakıştıramaz. Evlat acısıyla yanan bir annenin yüreğini de hiçbir su söndüremez. 9 ay karnında bebeğini taşıyan bir anne, heyecanla onu kucağına alan bir baba, nasıl unutabilir onun ilk kelimelerini. Emekler sevinirsin, yürümeye başlar mutlu olursun, okula gider gurur duyarsın. İnsan hep evladı için güzel hayaller kurar. Sonra bir haber gelir ve o günden sonra kalbinde bir acıyla yaşarsın. Sizleri bir anne ve babayla tanıştıracağım bundan tam 18 yıl önce Hakkari’de oğullarını şehit vermiş Leman ve Nihat Tunç çifti. 18 yıldır kalplerinde bir acıyla yaşıyorlar çok sevdikleri oğulları Ahmet Tunç görev esnasında trafik kazasında şehit olmuş hem de doğum gününden bir gün önce. Bu acılı anne baba şehit oğlunu Madran Gazetesi okurlarına anlattı. ‘Çine’nin Şehitleri’ Röportajımızda ölümsüz kahramanımız Ahmet Tunç’a yer verdik.

-Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

Ben Leman Tunç, ev hanımıyım 68 yaşındayım. 2 çocuk annesiydim bir kızım bir oğlum vardı.

Ben Nihat Tunç 76 yaşındayım. Şuan çiftçilikle uğraşıyorum. Zamanında Devlet Su işlerinde çalıştım sonrasında şoförlük yaptım. Aslen Çine’nin Tepeköy Mahallesi’ndenim.

-Şehidimizin doğum yeri ve tarihi?

Anne Leman: Oğlum Ahmet Tunç 5 Temmuz 1982 tarihinde Çine’nin Tepeköy Mahallesi’nde dünyaya geldi. Ahmet benim ikinci çocuğumdu. Ablasıyla aralarında 7 yaş var.

-Şehidimiz nasıl bir çocuktu?

Anne Leman: Herkesin evladı kendine göre derlermiş (Duygulanıyor) Benim yavrum dünyalar iyisi bir insandı. Kimseyi kırmaz, incitmez gerçekten çok yardım severdi. Ben şimdi onu nasıl anlatayım (Ağlıyor)

Baba Nihat: Ben çalışırken oğlumda annesine tarla bağ bahçe işlerinde yardım ederdi. Biz ondan çok razıyız Allah'ta ondan razı olsun.

-Şehidimiz Hangi okullarda okudu?

İlkokulu Cumalı köyünde okudu. Aydın Teknik Lisesi’nden mezun oldu daha sonra askeri okul sınavlarına girdi ve Balıkesir Askeri Okulunu kazandı. 1 yıl eğitim gördükten sonra kıdemli çavuş olarak Ankara’ya atandı.

-Kendi mi istemişti asker olmayı?

Anne Leman: Oğlumun gerçekten çocukluk hayaliydi dilinden bunu hiç düşürmezdi. Puanı iyi olmasına rağmen yani bir memur olabiliyorken o illa bu mesleği yapmayı istedi.

-Görev yerleri neresi?

Anne Leman: Mezun olduktan sonra ilk Ankara Çankırı’ya atandı. Orada iki yıl kaldıktan sonra ikinci görev yeri olan Hakkari’ye gitti. Tam 1 yılı dolmadan orada şehit oldu. Oğlum Hakkari’ye gittiğinde onu nişanlamıştık öbür sene de düğününü yapacaktık nasip olmadı (Ağlıyor)

Baba Nihat: Devlet Su İşlerinde çalışırken telefonum çaldı, arayan oğlumdu. ‘Baba tayin kuralarını çektik, neresi çıktı bil bakalım’ dedi. Bende batı çıksa iyi olur demişti. Oda biz gönüllü Hakkari’ye gidiyoruz dedi. Bende neden bize danışmadan böyle bir iş yaptın diye söylendim. O da sonrasında Batıya gelebileceğini söyledi ama sonunu göremedi (Duygulanıyor)

-Şehidimizle unutamadığınız bir anınız var mı?

Anne Leman: Hangisini anlatsam, o gidince onunla yaşadığımız bütün anılar gözümün önüne geliyor. Biz ovaya göçerdik çocuklar yanımızda, birlikte güzel bir aileydik. Ben işlerle uğraşırken çocuklara sakın kavga etmeyin derdim onla mutlaka kavga ederdi. Bende kızardım onlara (Duygulanıyor) Güzel günlerimiz hep geride kaldı artık.

Baba Nihat: Herkes evladını sever, bilmiyorum ama bizim evladımız dünyalar iyisiydi(Ağlıyor) Ben olmadığımda yapılacak bütün işleri yapardı. Yaşı ufak olmasına rağmen çok çalışkan bir çocuktu. Bizi hiç üzmezdi.

“DAHA 23 YAŞINDAYDI”

-Şehit düştüğü güne dair neler hatırlıyorsunuz?

Anne Leman: Kapımıza askerler geldiğinde ben önce anlayamadım. Kafamda hep asker olurken aileyi araştırıyorlar ya onun için geldiler diye düşünüyorum. Askerler kapıdan içeri girdi yanında da cami hocamız vardı. Askerler ‘teyze içeri girelim’ dedi. Bende hayvanlara bakmıştım üstüm başım perişandı. Ocağa patlıcan yemeği koymuştum. Sonra üstümü değiştirip içeri girdim. Haberin söylemesi zor tabi (Duygulanıyor) Eşim ‘Ne için gelmiştiniz’ diye sordu. Cami hocamız Ahmedimin şehit olduğunu söyledi sonrası hep acı. Daha 23 yaşındaydı. İnsan evladını hiç gömebilir mi? O doğum gününden bir gün önce şehit oldu doğduğu günde ise artık yaşamıyordu. Kendisi değil tabutu geldi bize. Geçenlerde bir sohbet esnasında birisi 18 yıl olmuş dedi. Belki kalbinden ne kadar uzun seneler geçmiş demek istedi ama aradan uzun yıllar geçse de acı hep aynı yerde ilk günkü gibi kalıyor.

Baba Nihat: Tek kelime söyleyebilirim Allah kimseye evlat acısı vermesin. Bunun yükü, acısı çok ağır(Ağlıyor)

-Acısı hiç geçmiyor değil mi?

Anne Leman: Hiç geçmiyor, evlat bambaşka bir şey. Ben artık yerimden kalkamam demiştim çünkü ilk zamanlar çok zordu merdivenleri yürüyerek değil emekleyerek çıkıyordum. Hiçbir şeyle uğraşamam diye düşünmüştüm ama insan acısını sürekli düşünmemek için meşgul olması gerekiyor. Evin içine kapanıp yalnız kalmak çok zor. Ben her an oğlumu düşünüyorum, onunla geçen anılarımı. Gözümü her kapattığımda onun mezuniyet töreni, gezdiğimiz yerler, sohbetlerimiz hiç birini unutamam.

-Başka bir meslek sahibi olsun ister miydiniz?

Anne Leman: Oğlum gerçekten bu mesleği yapmak için çok çabaladı. En çok polislik ve askerlik bunlardan birini kazanmam gerekir derdi. Aklı hep o mesleklerdeydi. Biz de o istediği için destek oldu.

Baba Nihat: Oğlum kazandığında hem karayı hem de denizikazandı. Oğlum bana sordu ‘Baba hangisini tercih edeyim’ diye Ben denizi seçmesini söyledim. Nedenini sorduğunda denizin daha temiz, belki dış ülkelere göreve gidersin yeni yerler görürsün diye söyledim. Ama oğlum ise ben karayı tercih etmek istiyorum deyip karacı oldu.

“OĞLUM MESLEĞİNE AŞIKTI”

-Mesleğine çok seviyormuş demek ki?

Anne Leman: Yanılmıyorsam ortaokulu bitirdikten sonra da bu askerlik, polislik sınavları oluyordu. Oğlum buna girdi ama ismi çıkmamış. Eve gelip bir köşeye oturup, üzüldü. O hiç gözümün önünden gitmiyor. Bende onu teselli etmek için oğlum ortaokulu daha yeni bitirdin çok küçüksün, hayatının sonu değil demiştin. İlla onun gözü askerlikteydi. Hakkari’den izne geldiğinde ‘Anne kızmayacağınızı bilsem iznim bitmeden bile görev yerime dönmek istiyorum’ derdi. Oğlum o kadar çok severdi mesleğini

-Nasıl şehit olmuş?

Anne Leman: Oğlum görev esnasında trafik kazasında şehit oluyor. Şoför ve yanındaki oğlum aynı anda hayatlarını kaybediyor. Bize gelen raporlarında şoför önüne çıkan çocuğa çarpmamak için direksiyonu kırıp bariyerlere çarpıyor, arabanın içindeki oğlumda şehit oluyor.

Baba Nihat: Gelen yüzbaşı havanında o gün yağışlı olduğunu söyledi. Sanırım zeminde kaygandı şoför aniden önüne çıkan çocuğa çarpmamak için direksiyonu kırıp orta refüje çarpıyor, araba yatıyor. Arabanın içindeki oğlumda şehit oluyor. Allah rahmet eylesin(Ağlıyor)

-Olay ne zaman gerçekleşmiş?

Öğle saatlerinde meydana gelmiş bize akşam 7 gibi haber gelmişti.

“BİZ ONA GİDEMEDİK O BİZE TABUTUYLA GELDİ”

“HAYATIMIN EN ACI YEMEĞİ”

-Şehidimizle en son ne zaman konuşmuştunuz?

Anne Leman: Oğlumla her gün konuşmaya çalışıyorduk. Tabi o zaman cep telefonları bu kadar yaygın değildi. Eşimin cep telefonu vardı, bir de ev telefonumuz vardı. Biz oğlumla genellikle ev telefonundan konuşurduk. Sanırım bir iki gün önce konuştum. Hemen hayvanlara bakar aceleyle ev telefonunun yanına koşardım. Oğlum en son şu cümleleri kurmuştu ‘Anne nişanlımla Hakkari’ye gelin’ demişti. Bende nasıl geliriz oğlum baban çalışıyor, hayvanlar buzalıyacak deyip gelemeyeceğimi söylemiştim. Gidemedik, o bize tabutla geldi (Ağlıyor) Bize şehit olduğunu söylediklerinde ocakta patlıcan yemeğim vardı. Ben şimdi her patlıcan yemeği yaptığımda aklıma o gün gelir. Hayatımın en acı yemeği o oldu.

Baba Nihat: Çok üzdü bizi, çok(Ağlıyor) Evlat acısı çok başka bir acı. Biz çok yıprandık. Cenazeyi getiren yüzbaşı bana ‘çok temiz, çok dürüst bir adam yetiştirmişsin’ demişti. Bu sözü duydum ama benim oğlum artık hayatta değildi. Gerçekten ne söylesem boş acımı hiçbir kelime tarif edemez, onunla ilgili o kadar çok şey anlatmak istiyorum ama kelimeler boğazıma diziliyor.

Anne Leman: Arkadaşları oğlumun eşyalarını toplayıp bize teslim ettiler. O valizin içinden bir sürü plaket, bir sürü onur belgeleri çıktı. Oğlum bunların hiçbirini bize söylememişti.

-Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Anne Leman: Evlat kokusu cennet kokusuymuş. Evlatlarınızın kıymetini bilin. Onlar gidince sadece kolunuz kanadınız kırılmıyor. Hayat neşeniz, sevincinizi de kaybediyorsunuz. Yaşasaydı şunları da yapardık, şöyle olurdu demekten kendinizi alamıyorsunuz.

Baba Nihat: Evlat bu dünyadaki en tatlı şeymiş. Allah kimseyi böyle ağır yüklerle imtihan etmesin. (ÖZGE KAHRAMAN)

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.

Bugün için kayıtlı nöbetçi eczane bilgisi bulunamadı.