29 Mart 2024, Cuma

“Mikrobiyotalar âşık olacağımız kişinin belirlenmesinde rol oynuyor”

7 Mayıs 2021, Cuma 09:59

     


Mikrobiyotalar aracılığıyla bağırsaklardan beyne giden güçlü bir sinyal olduğuna vurgu yapan Diyetisyen Yoran, “Bağırsaklarınızdan beyninize giden çok güçlü bir sinyal akışı olduğu için otomotikmen aslında bütün duygu durumumuzu, kimi sevip sevmeyeceğimizi bunlar belirliyor diyebiliriz” ifadelerini kullandı.

(FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN)

Diyetisyen Rabia Yoran, tvDEN ekranlarında yayınlanan Gazeteci Emin Aydın’ın hazırlayıp sunduğu Baş Başa’da Sağlık Vakti programının konuğu oldu. Yoran, Mikrobiyotaların duygu durumunu etkilediğini söyledi.

MİKROBİYOTA NEDİR?

Yoran, “Mikrobiyota dediğimiz şey, birleşmiş koloni halinde yaşayan mikroorganizmalardır. Aklınıza gelebilecek her şeyi dâhil edebilirsiniz. Virüslerden bakterilere kadar tek hücreli bütün canlıları bunun içerine katabiliyoruz. Bunları her yerde görmek mümkün, özellikle vücudunuzun havayla temas eden her bölgelerinde bulunuyorlar. Ağız boşluğunda, solunum sisteminde ve bağırsaklarda dahil edilebilir. Bunları ayarlamak tamamen bizim elimizde tabi faydalı ve zararlı olanlar her şey de olduğu gibi bunlarda da mevcut. Biz istiyoruz ki tamamen yararlıları arttırabilelim. En başından yani biz doğduğumuz andan beri tamamen bağırsaklarımızdaki bakterilerle beraber gelişiyoruz. Neden bağırsaklara vurgu yapıyoruz, çünkü onlarında mikroorganizmaların en çok yerleştiği bölge tamamen bağırsaklarımızdır. Tüm bakteri ve virüsleri düşündüğünüzde insan vücudundaki o genlerden 10 kat daha yüksek olan bir çeşitlilikten bahsediyoruz. Bağırsaklarımız ise ikinci beyin olarak geçiyorlar. Mikrobiyotalar özellikle kişilerin doğumdan sonra dış dünyayla ilk temas kurmasıyla ortaya çıkıyor ve gelişmeye başlıyor. Ergenlik döneminde maksimum seviyeye ulaşsa da yaşın ilerlemesiyle mikrobiyotalar da azalmalar görülmeye başlanıyor” dedi.

“MİKROBİYOTALAR İLK TEMASLA GELİŞMEYE BAŞLIYOR”

Mikrobiyotaların dış dünyayla ilk temasla birlikte gelişim gösterdiğini söyleyen Yoran, “Doğduğumuzda hepimiz aslında steril oluyoruz. Anne karnındayken tamamen sıfır mikroorganizmayla yaşıyoruz diyebiliriz. Dış dünyaya ilk teması yaptığımız andan itibaren gelişmeye başlıyorlar. Bu gelişme hayatımızın sonuna kadar devam ediyor. Özellikle 4-5 yaşından sonra biz değişim gibi görmeye başlıyoruz biz bunu. 4-5 yaşına kadar görebileceğiniz türleri hemen hemen görmüş oluyorsunuz. Ergenlik döneminde maksimum çeşitliliğe ulaşıyor kişi ve ergenlikten sonra ise ister istemez hepimizin vücudunda bir yıkım başlıyor. Yaşlılığa doğru da bunlarda bir azalma meydana geliyor” diye konuştu.

MİKROBİYOTALAR DUYGU DURUMUMUZU ETKİLİYOR

Mikrobiyotaların en çok beslenme alanından etkilendiğini dile getiren Yoran, “En çok etkilendiği nokta benimde alanım olan beslenme kesinlikle. Beslenme de çok ciddi değişiklikler yapabiliyorsunuz. Günlük rutin değişimlerde yapabiliyorsunuz. Aynı şekilde çevresel faktörlerden çok etkileniyor bu durum. Yani soluduğunuz havadan, ağzınıza attığınız lokmadan, attığınız bir adımdan her şeyi dahil edebilirsiniz bunun içerisine. Eğer çok fazla ilaç kullanıyorsanız bundan çok fazla etkilenir. Vücudumuzu yönetenlerin onlar olduğunu söylemek mümkün. Sağlıksız mikrobiyota da olmaması gereken türlerin çok daha yüksek miktarda barındırıyor olmak demek. Son yapılan araştırmalar bize sahip olduğumuz tüm hastalıkların bunlardan kaynaklanıyor olabileceğini söylüyor. Aslında daha da ileriye gidebilirsek duygu değişikliği durumlarımızdan bunlar sorumlu. Yani birini sevmekten, sevmemekten âşık olmaktan her şeyi bunlar yönetiyor vücudumuzda. Siz vücudun ihtiyaçlarını karşılıyorsanız onlarda o ihtiyaçlar doğrultusunda size bir dönüt veriyor. Yeterli beslenmede aslında bütün besin öğelerinden vücudunuza alabiliyor olmanızdır. Her şey buna dahildir. İşin sağlık boyutuna baktığımızda da pişirme yönteminizden aldığınız toksik maddelerin tamamı buna dahil edilebilir” diye konuştu.

MİKROBİYOTALAR ÂŞIK OLMA DURUMUMUZU BELİRLİYOR

Yoran, “Bağırsaklarımızdan beynimize giden çok güçlü bir sinyal var. O yüzden o kısım ne kadar sağlıklıysa doğru seçimi de o kadar iyi yapabiliyoruz diyebiliriz. İnsan seveceği, nefret edeceği, aşık olacağı kişiyi kendi seçemez gibi düşünüyoruz ama bir noktada aslında yine biz seçiyoruz. Genetik açıdan bizden 150 daha çeşitli bir kısımda yaşıyoruz. Orada tamamen bir mantıklı geliyor bana da açıkçası. Yaptığım araştırmalarda bana bunu gösteriyor. Özellikle bağırsaklarınızdan beyninize giden çok güçlü bir sinyal akışı olduğu için otomotikmen aslında bütün duygu durumumuzu, kimi sevip sevmeyeceğimizi bunlar belirliyor diyebiliriz” ifadelerini kullandı. (SELİME AYDEMİR)







 
Son Eklenen Haberler