24 Nisan 2024, Çarşamba

ADD Çine Şubesi: Başkanlık sistemine hayır!

29 Ekim 2016, Cumartesi 09:45

     


Atatürk Düşünce Derneği Çine Şube Başkanlığı tarafından 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeniyle yapılan basın açıklamasında, Türkiye’nin gündeminde bulunan başkanlık sistemine ‘hayır’ vurgusu yapılırken, “Atatürk’ün kurup bizlere emanet ettiği Cumhuriyeti, onun düşünceleriyle birlikte sonsuza kadar yaşatma azminde olduğumuz bilinmelidir” denildi.

 

 

Atatürk Düşünce Derneği Çine Şubesinden yapılan basın açıklamasında şu ifadeler kullanıldı:

Cumhuriyetimizin kuruluşu ve kazanımları nice zorluklarla mümkün olabildi. Cumhuriyetimizi ve kazanımlarını, büyük zorluklara göğüs geren halkından aldığı güçle engelleri yıkan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kurucu kadroya borçluyuz. Cumhuriyet devrimi ile çürümüş ve çağın gerisinde kalmış saltanat yönetimi tarihin çöplüğüne atıldı. Ülkemiz, yeni ve çağdaş bir demokratik geleceğe doğru demokrasinin olmazsa olmaz koşulu olan özgür bireye giden yolun yapı taşları, Cumhuriyetle atıldı. İnsanı kul sayan cemaatlere, etnik tabana, milliyetlere ayrılmış toplumsal yapı yıkıldı. Kul birey oldu, yine Cumhuriyetle siyasi egemenlik anlayışı kökünden değişti, egemenliğin kaynağı olmaktan çıktı. Kayıtsız şartsız millete devredildi. İslam dünyasının tek Laik ülkesi olan Türkiye demokratik yapıyı bu özellikleri sayesinde kazandı. Bugün başta siyasi iktidar temsilcileri olmak üzere tarihi olayları çarpıtıp halkı yanlış yönlendirmek isteyenler bulunmaktadır.

 

 

“LOZAN ANTLAŞMASI TÜRK BAĞIMSIZLIĞININ BİR ZAFERİDİR”

Bu çevreler Lozan’ı diline dolamış, bazen Musul’u verdik diyor, Cumhuriyet döneminde tarihimizle bağımızın koparıldığını söylüyor. Şimdilik doğrudan söyleyemezlerse de maksatları, Atatürk ve Kurtuluş Savaşı kahramanlarımızı itibarsızlaştırmaktır. Ege adaları, Osmanlı hükümetleri döneminde, 1830’dan itibaren Birinci Dünya Savaşı öncesi ve süresince tamamen kaybedilmiştir. Şimdi siyasi iktidara düşen görev ise Ege’deki hak ve menfaatlerimizin korunmasıdır. Oysa Yunanistan’ın antlaşmalara aykırı uygulamalarına, siyasi iktidar ses çıkarmadan izleyici durumundadır. Musul, 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması'na aykırı olarak İngilizlerce işgal edilmiştir. Padişah ve İstanbul Hükümeti buna sessiz kalmış, antlaşmanın değişik bölgelerde çiğnenmesine karşı tutum alan ve tepkisini gösteren yine Mustafa Kemal Paşa olmuştur. Lozan Antlaşması, Türk bağımsızlığının bir zaferidir. Yapılması gereken, Lozan Barış Antlaşması ve kahramanlarını itibarsızlaştırmak değil, antlaşmadaki kazanımlarımızı kaybetmemektir.

 

“DÜNYADA SAYGIN YERİ OLAN BİR KONUMA GELDİK”

Tarihimizle bağın koparıldığı savına gelirsek, Türklerin ve Anadolu’nun binlerce yıllık tarihini araştırmak, gün ışığına çıkarmak ve yurttaşlarımızı tarihiyle tanıştırmak, Atatürk'ün bizzat ilgilenmesi, Türk Tarih Kurumu ile Türk Dil Kurumu'nu kurdurup teşvik etmesi, ilgili üniversite bölümlerini açtırmasıyla mümkün oldu. Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin ilanından sonra 15 yıl süren ömrüne, Türk aydınlanma dönemi dediğimiz yeni devrimler ekledi. İçeride, geleceğe umutla bakan, peş peşe gelen devrimlerle dinamik bir ulus devletin bireyi olma kıvancı yaşanırken dünyada saygın yeri olan bir konuma geldik. Bugün ise ülkemizin yönetimi, sınırlarımız ötesinde süren vekâlet savaşlarının içinde yer almak için çabalayan bir siyasi iktidara teslim edilmiş durumdadır.

 

“BÜYÜK HEDEF TÜRKİYE’DİR”

Cumhurbaşkanı, devletimizin kuruluş senedi Lozan Antlaşması'nı tartışmaya açarak, Türkiye'nin sınırlarının değişmesini isteyenlere koz vermektedir. Diğer bir siyasi lider, gündeme başkanlık konusunu getirerek, toplumsal kutuplaşmayı derinleştirecek ortama zemin hazırlamaktadır. Irak'ta Musul, Suriye'de Rakka diyerek, sınırlarımız ötesindeki savaşa katılmak ülkeyi böler. Çünkü Musul'u göstererek Rakka tuzağına ülkemizi çekmek isteyen emperyalizmin bölgedeki büyük hedefi Türkiye'dir. Başkanlık hevesi ve anayasayı bu isteğe göre değiştirmek, toplumsal gerilimi artırır, diktatörlüğü getirir. Çünkü parlamenter sistemde, güçler ayrılığı ilkesiyle iktidar, yasama, yürütme ve yargı gücü arasında paylaştırılır. Parlamenter sistemin özünde diktatörlüğü önlemek vardır. Atatürkçü Düşünce Derneği olarak uyarıyoruz, emperyalizme teslim anlamına gelen, ucu Sevr’e kadar gidebileceği savaş tuzağına düşülmemelidir. Bölge ülkelerinin yasal yönetimleriyle acilen işbirliği yapılarak sınırlarımız güvenceye alınmalıdır. Başkanlık dayatması ile anayasa tuzağına hayır diyeceğimiz ve Atatürk’ün kurup bizlere emanet ettiği Cumhuriyeti, onun düşünceleriyle birlikte sonsuza kadar yaşatma azminde olduğumuz, bilinmelidir. (OSMAN YURTTAŞ)







 
Son Eklenen Haberler